Bazen yoğun bazen ise gelgitli geçen bu dönemlerde coğrafyanızın el verdiği ölçüde bir aşınma gösteriyorsunuz. Kırgınlığı erteleme, gözyaşını krater dışına çıkarmama ya da titremenizi düşen sıcaklıklara bağlamak gibi.
Hayat bazen bir kez yaşanan döngüyü size ikinci defa yaşatmak için geldiğinde sizi iki farklı durumda buluyor. "Hayır, artık fazlasıyla bu duruma hazırım, kaçmak için yeterli güç, savaşmak için iyi derlenip toparlanmış bir zihinsel yapı ve bağışıklık kazanmış bir ruh." yahut "Evet, daha fazla savaşmak istemiyorum istediğin her neyse beni ona dönüştür ve yok et." Bu cevaplardan ve bunun sunduğu diğer alt seçeneklerden ne kadarına doğru ileri gideceğiniz ise yalnızca o an -göktaşı topraklarınıza dokunduğu an- karar verilecek durumlar. Çünkü yukarıda güneşi ve altınızda sağlam toprağı hissetmeniz hep anlık duygular. Kendinizi kaygan bir kayanın üzerinde bulup bulmayacağınızı size kimse söylemez.
Neyse ki seçimlerimi yapacakken bağlı olduğum ipleri bu sefer ben seçiyorum, kendimi bir örümcek ağına bağlamaktansa, bir gemi urganına bağlamış olmam kötünün gerçek anlamda iyisi. Ama asla iyinin bir kolu değil. Ben bu düzene isyan etmeye gelmedim ancak isyan içinde dinginlik aramanın da bir isyan olduğunu ve beni bastırmaya çalışacak isyankarlar ile karşılaşacağımı biliyorum. Huzurum yok, huzursuz ediyorum.
Güçler ve bunlara sebep olan kuvvetlerin zamansızlığı elbette bu yazımın zamanlamasını güzel güzel belirlerken anlık hissettiğim hoş duygulardan yalnızca bir tanesi hala yazabiliyor ve hala sık okunmuyor olmak. Bunlar birer özgürlük çubuk krakeridir ve kimse bu cümlenin içinde neden çubuk kraker kullandığımı merak edip beni sıkıştırmayacak. Ayna grubunu da yıllarca siyah gözlüklerinin arkasında görmüş olmamız da onların bu özgürlük çubuk krakerini sevmelerinden ileri gelmiyor mu?
Daha fazla saçmalamak yok.
Gidelim ve gelenleri karşılayalım.
25 Ocak 2014 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder