28 Temmuz 2009 Salı

İyi Gün Dostlarım Tutmayın Elimden

"Çekilin yanımdan,gelmeyin üstüme,
İyi gün dostlarım tutmayın elimden."
Şebnem Ferah

En şirin halinizle şiirsel bir dille görünüyorsunuz, hiç iz yok sesinizin tonunda hatta kullandığınız karakterlerin muhtemel yazı hatalarında. Yanısıra sizi de allayıp pulladigim dünyamın uyumlu gözüken parçalarısınız sözde.

Pek sevgili iyi gün dostlarımdınız sizler, ama terkedip gitmek konusunda ustaydiniz elbet. Bağırmak güçtü yüzünüze "yalancı" diye ama farklı biçimlerde yükselen sesim dahi ancak bir süre alikoymustu işkence dolu sözde sevgi saatlerinizden.

Emek üzerine nutuklar çektiğiniz saatlerde susan dillerin tercümanları olan sahte kalpleriniz vardı derinlere gizli sığ yüzeylerde. Sığ yüzlerde sığ beyinlerde mevcuttu fikirleriniz ve siz ben derin anlam yüklemekteyken yine sırıtma seanslarındaydınız.

Susmak gereksiz karşı çıkmak anlamsız, uygun olanı kişiliğinizde en nadide elbise niyetine taşıyın. Yalanın elçileri güvendiğim düşmanlarım bir sözün değerinden haberiniz varsa eğer okuduğunuz anda üstünüze alın bu bariz size yazılmış yazıyı. Terk edin gidin hayatımdan yaşantımdan anılarımdan bana ait olanlardan. Sizinle doğmamışken sizin adınız altında acı çekiyor olmak can yakıyor,değerlilerimi kirletmeyin.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Kedi, Sokak ve Tuna

Güzel bir sohbetin ardından karanlık bir sokağın içinde bir sokak lambasının tek başına koca alana ışık dağıtmaya çalışıp başarısız olduğuna şahit olduğum bir yerdeydim.

Sokak kalabalıklar içinde büyümüş olsa da hiç yalnız kalmamış bir işlek yer üzerindeydi ama bu saatten sonra kim kalır değil mi.

Kimse yoktu.

Kuvvetle muhtemel çok görülmediği için alınmamış bir gıdım çöpün yanında gri benekli standart olmaktan fazlasını yapamamış bir kedi gördüm. Tırnaklarını bir tavuk kemiğinin üstüne koymuşken yanından hızla geçip gitmekte olan beni farketti uzun bir iki saniyelik periyotlar eşliğinde göz göze geldik kaçmaya hazır, korkmaya hazır, saldırmaya hazır, korumaya hazır, ya da sadece herşeye hazır bir ruh haliyle dünyadaki tüm duygusal ve fiziksel objelerden daha az ihtiyacım olduğunu düşündüğüm bir iki yerinden kırık kemiği sahipleniyordu. Güldüm belli belirsiz ve devam ettim.

Sadece, soru işaretlerinin gölgesinde kararan zihnimde cevaplar aradım hangimiz kedi hangimiz sokak hangimiz tuna ? Sokak lambalarının sayısı arttı sonra ben farketmedim.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Normal ve Ötesinin Yüzleşmesi

Normal... ve ötesi... Son günlerin en büyük arayışlarından birisini yine kelimelerimde bulduğum nadide zamanlar. Dünyayı buradan yönetip, belki de parmaklarımın ucunda yaşayan klavye tuşlarına benimle anlam bulan bu ekrana ve oradan da yine zihnime hükmeden binlerce harfin dansına yine burada şahit olacaktım. Kıpırdamadan öylece durdu zihnimde biriken kalıntılar onlarcası belki yüzlercesini alıp sokaklarda henüz yara izi bırakmayan arkadaşların tadını çıkardım.

Oysa ne kadar can yakmıştı diye düşündüm. Üzerinden zaman geçmemiş olaylar, olgularımı kovaladı, biten günlerin ardından sokakta buldum kendimi. Bir köpeğin inşaatın içinden çıkan adamdan korkuşuna şahit oldum, sonra kimin korktuğuna karar veremediğimi farkettim. Tanıdık karanlığımı farkettim gecenin içinde.

Yollar,

kalbimin karşı kıyısında
suların tam ortasında
sevdalarım yanıyordu uymadım
yağmur yüklü bulutlarımdan
hep kırılan umutlarımda
yalnızlığım büyüyordu uyandım
aşk dolu rüyalara uyusam
uyanmak mümkün olmasa
kabusları sıyırıp atsam karanlıkta
yollar gider birgün biter
rüyalarım kabuslarım ama onlar benimle
ömür geçer birgün biter
bir tebessüm isterim yolun bittiği yerde

Bir tebessüm bulamadan, kulaklarımda yine hüznün şarkısı ve ben en soğuk bir anda hissettim ardımdan geleni, gözlerim son bir kez baktı karanlıkta yiten bulutlara keşke 1-2 saniye önce olsaydı dedim şarkının en güzel en ölümcül yerini seçmiştim. Bu yüzden terk etti beni ansızın vazgeçtim.

Notalara adını yazmamışlar henüz, yaşamaya devam ettim, geç gelenin ardından geçmişimden hesap soramadım. Sormayı dilemiyordum zaten ölüm perimle oynadığım maçın hükmen galibi olarak.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Parasosyoloji - Parasociology


Kabul etmek gerekir ki kolay bir başlangıç olmayacak. Bunu derken bazı başlangıçların kolay olduğu izlenimi yaratılıyorsa çok doğru bir izlenim evet öyle. Cem bey ile konuşurken muhabbeti açılan konuyu zihnimi ferahlatmak ve isminin daha fazla kişi tarafından sahiplenmesini beklememek adına 20 Temmuz 2009 tarihi itibariyle Parasosyoloji isimli disiplini kurmuş bulunuyorum.
Peki nedir ve ne olarak tanımlanabilir denilirse ?

Nasıl ki insan ve doğa üzerine açıklanmayan olguları bir sınıflandırma ihtiyacı hissedildiğinde "parapsikoloji" devreye giriyor, sınıflandırma konusunda hala yetersiz ve sığ olduğunu düşündüğüm sosyolojide de durum nispeten aynı. Auguste Comte, sosyolojiyi kurup bilimsel gerçeklikleri bulmaya çabalarken elde ettiği hiçlik Parasosyoloji'nin gerçekliğini ve tamamen bilimin kanıtları eşliğinde bir cevabın imkansızlığını kanıtladı fikrimce. Bu anlamda denilebilir ki Parasosyoloji, sosyoloji biliminin toplum ve insan hayatında açıklayamadığı, açıklanamaz bulduğu ve incelemekten, sınıflandırmaktan, tartışmaktan kaçındığı olayları geniş bir ufuktan inceleyen, incelemesinde deneylerin yanında gerçeğe varmasını sağlayacak her türlü bilgiyi de kullanmaktan kaçınmayan bir disiplindir.


Parasosyoloji'nin tarihçesi var mı ?

Olaylar ve örnekler çerçevesinde bakıldığında her uygarlığa dair söyleyecek birşeyi olan parasosyoloji'nin ortaya çıkmaya en müsait olduğu an 2.Dünya savaşı sonunda başlayan araştırmalar ve "Topluluğun Ruhu" kuramıdır. Ancak henüz parasosyolojiye dönüşme evresini yakalayamadan bastırılmış olan bu düşünce 1980'lerde kendisini hizaya sokanlar tarafından engellendi ve sosyolojinin bilimsel olma tribinin ardından yok oldu. Bir konuşmada ismin ilk defa kullanılışı ise Cem Serkan Atlı tarafından 14 Temmuz 2009'da yapıldı, ardından incelemelerini, temellendirmelerini ve bu gizemli cümleyi gerçeğe taşıyış aşaması ise Tuna Çağlar Topgül tarafından 20 Temmuz 2009'da bir kısa makale biçiminde yapıldı.

Parasosyoloji bir bilim midir ?

Açıklamamın başından beri ele aldığım şekliyle Parasosyoloji en başta bir disiplindir. Bir bilim olmayışı onun önünü kapatan bir durummuş gibi gözüksede zaten kurulumunda ki amaç genişlemiş gözlem ufkuyla olaylara bakabilmektir. Bilim olması onu deneylere, kuramlara ve genel-geçer kurallara zorlayacakken, parasosyoloji istisnaya,olağan dışılığıa, bilinmeyenin gerçekliğine (yani bilime dair yeri olmayan bir çok şeye) açık bir konumda gerçeğe ulaşmayı amaçlar.

Parasosyoloji'nin parapsikolojiden ve bilimlerden farkı nedir ?

Felsefe'nin lider olduğu zamanlardan bugüne devam eden kopmalardan birisi olarak parasosyoloji'yi de bu durumun için de görmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Keza toplumsal durumlardan telekineziye kadar en küçük ayrıntıya kadar parapsikolojinin üstüne binen yük onu işlevli ve saygı değer bir disiplin olmaktan çıkarıyor. Bunun ötesinde işleri kültürler, toplumlar ve en genel anlamda "doğaya galip gelen insanın hikayesi"ni inceleyen sosyolojinin bunların açıklanmadığı konumda onları yine anlaşılabilir olması için teslim edeceği yer "parasosyoloji" olmalıdır. Büyük uygarlıkların toplu intiharından, dünya-dışı akıllı varlıklarının yaşayış, kültürleme hatta köleleştirme yapılarının incelenmesine kadar binlerce yaşantı parasosyolojinin geniş konu ölçeğini bize gösterebilir. Bu anlamda inceleme alanında örnek verdiğimiz parasosyolojinin bilimlerden farkı, insan merkezli doğaya ve dünya merkezli evrene karşı çıkmasıdır, parapsikolojiden farkı ise zihinsel güçlerden çok topluluğun ruhuna inanması ve incelemelerinde daha çok bireyden öte biraraya gelişleri konu edinmesidir.

Parasosyoloji dünyayı ve dünyasal toplumu evrenin merkezinden çıkartan ve daha açık bir görüşe götüren ve dünyanın evren ve toplumun kuramlarının dışında da bileşimlerin muhtemelliğini savunur.

Facebook'ta Parasosyoloji.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Yağmur Sonrası Şarkılar ve Sevgili Kıyametim,

Yağmur sonrası şarkıları vardır benim için, kimisi umursamaz şarkılar, kimisinde bi dünya acının ceremesini çeken benmişim gibi ağır şarkılar. Bize anlatılan hikayeler gibi. Ya mutlu sonlarla bitti hikayeler ya da can yakacak ağlatacak kadar kötü. Basitlik sıradanlık hoşumuza gitmez, hikayeler de prim yapamazdı değil mi ? Evet, aynen öyle.

Hafif serin bir havanın eşliğinde geceye girişi bekliyorum, beklerken de açık camdan içeri girmekte olan şanslı sivri sineklerin uyurken bana yapacakları oyunu değil biraz daha ileriyi en sonu merak ediyorum. Armageddon yahut kıyamet... Benim ölümümden öte kıyamet yok benim için ve bildiğim kadarıyla kendi içimde Marduk 2012'ye inanmaya meyilli olanlar arasındayım.

En azından olsa fena olmazdı. Engellemeye çalışıcak bilimum Amerikalı uzay kovboylarını, özgürlük bekçilerini ve hatta aksiyon halinde espri yapan adamlar, kadınlar bunların hiçbirisi olmasın. Vursun gitsin göktaşı da geleceğe umutla bakalım.

Hangi geleceğe mi ? Bilmem... Belki de severken sevildiğim bir rüyanın varlığına inanmak istiyorum. Şu an ihtiyacım olan bu. Tüm gerçekleri unutup biyolojik yalanlardan birisine teslim olmak. Teslimiyetin mutluluğunu yaşayıp, sonra yavaş yavaş ölmek, öldüğümde kaçıp yine yaşama sığınmak.

Eylül'de yere düşen bir yaprak olarak reankarne olup sevgililerin üzerimde koşuşturmalarını izlemeden önce bir hayat keşfetmem gerek. Her zaman ki gibi önce ben... En azından 2012'ye kadar.

10 Temmuz 2009 Cuma

Büyüdün mü çocuk ?

Tutunduğunu göster evlat, hadi ama pes etme karşıdan sana bakan o alçakların gülmemesini sağlamayacak mısın ?

"Erlenmayer Flask"

Olanı biteni içimize atıp kendi derdimize yöneldiğimizde ne buluyoruz ? Kimileri yüksek desibelli çığlıklar hayal eder, duvardan duvara başını vurmalar belki de hatta kan? Ne dersiniz ?

Biraz daha farklı olduğumu düşünüyorum ve oyumu 1-2 saniyelik kısa patlamalara veriyorum. Sessizlik, huzur ve patlamalar. Varabildiğim yere kadar varmayı diliyorum bu seanslar sonucunda ancak geride kalması muhtemel genç olduğum günler diyeceğim zamanları renkli yaşamak isterken bu ciddi durumlarım nedir? Bana ne kadar zarar verir ?

Çocuk olmakla suçlandım kısa bir zaman önce, şimdi büyümüş olmaktan korkuyor benliğim.