26 Ocak 2011 Çarşamba

Kendime Sormadan Cevaplar


"Yaşamın nefesi."
-Genesis-

Yavaş yavaş kısma vakti geldi, eskisi gibi sereserpe kullanılamayacak bir element : oksijen.

Yürünen yolların hatıralarının, açılan ve kapanan kapıların, şansın, mutluluğun ve akla gelebilecek tüm güzel duygulara giden o vananın tedarikli kullanılması aşamasındayım şimdi. Göğsümde bir yanma hissiyle uyanacak, gökyüzünün herhangi bir tonuna aldırış etmeden, soğuk havanın yahut mevsimin şu vaktinde çıkan "bir nebze güneş"in kıymetini düşünmeyecek, düşünmeden gideceğim.

Gideceğim, nefes almadan... Nereye gittiğimi yalnızca kendime sormadan...

21 Ocak 2011 Cuma

Siyah ve Kara


Ayrı bir tat bırakacak farkındayım, hani şu güzelim doğayı biz yürüyelim gidelim, arabaya binelim gidelim, otobüse binelim gidelim, bir yoluna uyduralım gidelim diye yaparlar ya, yaparlar da kendileri yapmamış gibi sanki beyaza karayı onlar sürmemiş gibi karanın üstüne beyaz atarlar ya...

İşte ayrı tat budur...

Yollar kapkara zaten, ben yıllardır onlar üstünde ki çizgiyi izleyen adam. Bazen parçalı, bazen birleşen çizgiyi izlerken farkettim, yollar siyah ama bazı yollar daha siyah. Hatta onlara siyahtan öte kara kelimesi daha çok yakışıyor o denli koyu. Sanırım sadece yeni yapılmış olmalarından dolayı.

Gitmek düşüncesi çok eskiden beri yolu getirir aklıma, sevinirim bazen, bazen korkarım. Başlangıçlardan da korkar insan alıştıklarını bıraktığın maceralardan... Bazen de sevinir alıştıklarından kaçtığından...

Gitmek düşüncesi hayat hikayemde eski bir yol benim için.

Gideceğini ise pek düşünmek gelmiyor içimden, güzel olmayan birşey bu canımı sıkıyor, sıkıyor sıkıyor ve kırışık halde ütülenmemiş bir biçimde bırakıyor beni üstelikte ıslak. Kaloriferde kuruyamam, kurusam da sen gittiğinde kim düzeltir beni, kim şekil verir kırılan, kıvrılan, kırışan duygularıma ?

Kimi sarmak için var olacağım ben ?

Senin gitmen yeni bir yol benim için. Yeni yapılmış siyahtan öte başkasının hissetmeyeceği farklardan o bahsettiğim "kara" yollardan.

7 Ocak 2011 Cuma

Dönence


Çabalarımız dönüyor, başa dönüyor, yol alıyor, umut veriyor, susuyor, konuşuyor, cezalandırıyor, ödüllendiriyor, kaybettirip, buldurtuyor. Başa dönüyor...

Evimiz dönüyor, odalarımız, hayallerimiz dönüyor. Büyüyor, büyüleniyor inandığımız yalanlarda bizi hapsedip mutlu ediyor sonra da daha fazla maddiyat için gurbetlere yolluyor. Para esir ediyor, esaret esir ediyor. Ev, devlet, iş, aile,evcil hayvan bile günü gelince elbet esir ediyor.

Zamanı gelen her yolcu ve zamana gelen her makinist, şöför vs. gidiyor. Zamana dayanmak güç ve zaman istiyor. Aleyhe çalışan değil, leyhe çalışan fikirler diliyor.

Su çeker, yaş çeker, uykusuzluk çeker... Gözler... Yoğun temponun ön planında unutulmuş gözler. Uyku girmeyen ama doktorda girmeyen gözler. Umuda açılmaya üşenen umutsuzca kapanmaktan usanan gözler.

Kalp, çalan bir telefona, alınan bir habere, güzel sevgilinin bir gülüşüne atan genç olupta gençlik heyecanıyla sağa sola çarpıp fevrileşen kalp.

Ah güzel insanlar... Öyle azınızı sevebiliyorum ki...