20 Aralık 2010 Pazartesi

Demirler, Çizgiler ve Tesla


Hızla savruldum...

Yüzüm karşıladı camı ve ben tutunduğum pas kokulu demire sarıldım. Pas kokulu, çalışan ellerime birde bunu katan demir. Sana tutunmanın gerekliliğiyle nefret ediyorum senden. Gözlerim dalıp gitti sakinleşince meydan, sağnak yağan çizgileri izledim karanlıkta. Salınarak yağmasını istediğim karlara inat daha kaç asır orada duracağını bilmediğim karayollarının latifesi çizgilerdi izlediğim.

Güven aradım duruşunda her viraj öncesi, her bana yeni ekleme yapışında çıkanları hissettim. Fedakarlığın hala benden uzakta ki duygularımdan koptuğunu düşünüp teselli buldum, görevimi yaptım. Kaldığım yerde kalmalarıma inat, devam etti. Bende ettim, ediyorum. Birbirinin aynısı birbirinden sıkıcı onca ağaç ve Edison'un lanet karizma nesnesi.

Edison'u sevmedim ben hiç, Tesla'yı sevdim. Tesla'yı tanıyan bulmak güç. Anladıkları dilden konuştum dinleyenlere, Edizhun diyorum iyidir yani. Dinlemeyen herkes alkışladı. Zafere hiç bu kadar hızlı isyan edilmemişti.

Uyudum.

Karardı göz kapağımdan sonrası, dindi sesler ve yorgunluk rüyalarla birlikte geri geldi...

Hiç yorum yok: