Mayıs’ın bu günü çok uzun bir zamandır artık kutlama amacını
taşımıyor.
İşgal altında olan bir milletin, bağımsızlığının ve
özgürlüğüne olan sevdasının yıl dönümünü kutlamasının bir anlamı yoktur. Var
olduğumuz nokta, çağdaş dünyaya ait akli değerlerimizin ve kazançlarımızın
gücünü ve varlığını neredeyse bir daha kazanılamayacak gibi kaybettiğimiz
dönemdir.
Samsun’a çıkmak için illa ki, tüm kalelerimizin fethedilmesi
tüm tersanelerimize girilmesini bekleyemeyiz. En ciddi kayıplarımızı bize önder
olacak isimleri ve onların görüşlerini anlarken sığ ve yararcı olmamızdan ötürü
kaybetmedik mi?
Kurtuluş yollarına düşmek için Mustafa Kemal’in gençliğe
olan bildirisine konu ettiği tüm fiziksel unsurların gerçekleşmesini beklemek faydasız
bir bekleyiştir. Zaten ulusumuz beklemekten yorgun düşmüş ve rahat geçirdiği
günlerinin esiri olmuştur. Düşmanın akıldan türetilmemiş dogmaları ve fikirleri
kimimizin zihnini kuşatmış, bir topluluğu ise tamamıyla ele geçirmiştir.
Zafer başını kaldırıp dünyayı görebilmek ve onu
değiştirebilmek için sorumluluk almakla başlar. İşimizi doğru yapmak, çalışmak
ve hatta daha çok çalışmak zorundayız. Her neredeysek orada görevimizi doğruluk
içinde gayretle yapmanın benliğimize borcumuz olduğunun farkında olmalıyız.
Sahte sözcüklerle gelenlere “yalan söylüyorsun!” diyebilmeliyiz. Her gün
yakınmaktan öte sızlananları görevlerini yaparlarken ne kadar samimi
olduklarına dair sorgulamalıyız. Ve ne olursa olsun “işini iyi yapan insanlar”dan
olmalıyız. Kimimiz yazacak, işinden gücünden yorgun ayaklarından ve birkaç
saatlik dinlenmelerinden vaz geçip yazacak.
Kimimiz konuşacak, kabul etmeyen kulaklara, dinlemeyen beyinlere ve
kapanmış kalplere konuşacak. Fotoğraflar ile filmlerle görünecek kimimiz karanlık
inmiş gözlere. Bazılarımız yönetmeye aday olacak en çok çalışandan çok
çalışacak, örneklerin içinde de örnek olacak başarılarından söz edildiğinde
nihayetinde “herkesten çok çalıştı” denilecek.
Hepimizin için tarih düşünebilmeyi, karşı çıkabilmeyi, gerçeğe
ve doğruya açık olabilmeyi, akılcı fikirler ile akılları canlandırabilmeyi
başlatmak için gün Kurtuluş’a yeniden adım atma günüdür.
Göz için yaş akıtmanın, kaybedilen için ağıt yakmanın, geçen
günler için maziyi hatırlamanın yeri, saati, kimliği artık yoktur. Çünkü bu talan ve bu işgal sürdükçe
varlığınızı borçlu olduğunuz tüm kimlikler, tüm kültür ve tarih öğeleri
yalnızca sanal bir göz boyamanın ve beyin yıkamanın aracından öteye
geçemeyeceklerdir.
Sevdiğiniz bir ömrü paylaşmak istediğiniz insan için,
gözlerinde saf mutluluğu görmek için canınızdan can vermeye hazır olduğunuz
çocuklarınız için, sizi bir dakika bile olsun boynu bükük görmek istemeyen, her
başarınızda gururlanmayı borç bilen anne, babanız ve aileniz için, gün ülkenizi
içine battığı derin ve kör bataktan kurtulmak için bu güç görevi üstlenme
vaktidir.
Gün ülkemizin kurtuluşu için uyanma ve harekete geçme
vaktidir.
2 yorum:
Gún ülkemizin,bizim,sevdiklerimizin onurunu,haysiyetini,şerefini kurtarma günüdür.gün yıllarca okuyup hala karnını doyuramayan gençlerin hesap sorma günüdür .gün atatürke "artık" sahip çıkma günüdür.uyan artık milet...sana senden başka sahip çıkacak kimsen yok...
kalemin olsun...hep olsun ...kalemin olsun ki yazıların da hep varolsun.dökülen saçlarına inat hep yaz sen...
Yorum Gönder