26 Ağustos 2009 Çarşamba

Okyanusta Taştan Yuvam


"Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız,
Ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla,
Tam öyle gibi.. Demeyin: eh, biraz yorulsak da.
Demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda,
Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz
bilmiyoruz ya
Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla."

"Edip Cansever"



Yeni bir toprak kokusuydu duyumsadığım, bir tanrı olsam, ağlasam böyle kokardı sanırım yağmurların ardından öylesine bendendi duyumsadığım. Ama bir tanrı değildim ve "o" ağlamaya yeltenecek kadar zaman da vermedi gidişlerinin ardından zaten. Ben yine bekleyen oldum bir köşede "piyon", sıkılgan bir oyuncu devirdi şahını o yenilince ben de yenik sayıldım.

Saatlerden ödün verdim geleceğime saniyeler saklamak için de yine de başaramadım evrende kendimi modellemeyi. Belki bir hikayeden ibaretti de sonra filmi çıkınca beğenmedim. Öyleydi işte tam dalgalara açılacakken farkettim deniz benim denizim değil. Döndüm taştan yuvama bir elimde nefret bir elimde sevgi, vakit tekrar kabuğuma çekilişin habercilerinden, o muazzam gürültülü vakitlerinden biriydi.

Ben hiç okyanus görmedim... Gördüğümü sanmışımdır genellikle...

Hiç yorum yok: