9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yüksekten Düştüğüm Rüyalar


Farklılıklar düşlemiştik rüyalarımızda, hayallerimiz olacaktı küçük bir evin mahzeninde sakladığımız ve çıkaracaktık onları yalnızca misafirler geldiğinde. Bir pırıltıya ihtiyacı olacaktı tüm dileklerimizin. Gelecek, geldiğinde el koyacaktı pırıltılarımıza "güzel bir gelecek" reklamlarında kullanmak için.

Aydınlıklar düşlemiştik, gözlerimizin kamaşacağı, birbiriyle yarış halinde olan, bastıkları her adımda notaların kıskandırdığı. Yürüyüşler görecektik yeşilin içinde maviye varmak amaç olacaktı ama biz yalnızca güzele varacaktık en sonunda.

Karanlıklar yoktu işin içinde, maziden gelen yaşlı bir neferin alıp getirdiği... Emanetler yoktu, sorumluluklar değildi içimizi burkan. Gözlerimizde hissetmemeliydik tuzu yakan denizi, ağır bir orman dikilmemeliydi midemizin tam ortasına yumruk yemiş bir ağrı eşliğinde. Gece hiç bu kadar ağır olmayacaktı.

Özlem, yalnızca fon kartonuna çizilmiş anaokulu afişlerini eve götürürken sarmak istediğimiz paket lastiğine karşı olacaktı. Arayıp bulamayacak, dertlenecektik. Özlem, sevdiklerimize karşı olmayacaktı, sevdiklerimiz bir yanımızda dünya ise hemen başucumuza soyup koyduğumuz portakalın yanında...

Dileklerimiz olmalıydı, yalnızlığımız değil. Sevgimiz olmalıydı, mantığımız değil. Kaybeden olmayacaktık, bulunan olmaya razı olmak değil...

Hiç yorum yok: