5 Kasım 2010 Cuma

Islak Kağıtlar


Uzun zamandır dışarıdayım, çıkarken tutuşturduğum kibrit hala yanıyor. Zorda kaldıkça kelimelerimi yakıyorum, cümleler kurup tekrar tutuşturuyorum kül olacak korkusuna mutluluk katıp yakıyorum.

Yakıyorum... Sürekli titriyor ateş, rüzgar bekliyor, kış bekliyor, kar, ayaz onlarcası... Hep kötü şeyler, emekleri tüketmeye çaba edinen şeyler. Yaz bekliyorum, güneş bekliyorum, ısınmayı değil aydınlanmayı bekliyorum.

Bekliyorum... Bir fikir ofisinin kartını, bir çıkar yolun rehberini, o yolu gidecek sabrı ve yolda ölmeyecek kadar garanti verilmesini bekliyorum. Dokunmak, tatmak aslında görebilmek.

Kendi gözlerimle, görebilmek. Sığ olanı, derin olanı, boğulma çizgisini ve yaşamla ölüm arasında var olan çizgiyi görebilmek istiyorum. Biriktirip o çizgileri kareler, diktörtgenler, üçgenler yapmayı, üretmeyi, sonra da ürettiğimi görebilmeyi istiyorum. Bakalım nasıl oluyor kendi dünyam yine kendi ellerimden çıktığında.

Yakıyorum, sonu ucu belli olmayan bir savaşa kelimeler yakıyorum. Barış için yakıp, barış için yanıyorum. Barışı beklemiyorum, savaşı anlayamamışken.

Hiç yorum yok: