Herşey geçiciydi aslında yine yollar gibi, otobüslerde verilen çay kaşığı yahut ıslak mendil gibiydi hayatım. Tek kullanımlık... Yanıma oturan yolcu gibi, durulan duraklarda içilen çaylar gibi, benim gibilerle yapılan muhabbetler gibi. Herşey tek kullanımlık. Durumdan rahatsız değildim gitmek üzere geldiğim bu coğrafyaya varışımda ve ayrılışımda. Hiçbirşey varışlar kadar acımasız ve mutluluk verici değildi çünkü.
Kaybettiğimde çok ağladığım bir dostum gibisin, geçici diye gözlerinin içine bakmaktan çekindiğim, samimiyetini buradan buharlaşıp güzel coğrafyalara yağmur yağdıran bulutlar gibi düşündüğüm aldatıcı bir dost sandığım. Ama neşenin, buhranların, can acısının en derinini de birlikte hissettiğim, sadece ayrılırken hayatımın parçası olduğunu farkettiğim kopuşu can yakan ve varışları bir yolculuk sonu gibi olan. Sevilen, bulunamayan, bulunduğunda göremediğin... Bir o kadar değerli bir o kadar kayıp...

Bu şekilde girmiş kalbine birileri, senin sana dair olanını senden senin isteğinle alıp kullanmış.
İyi mi kötü mü ? Doğru mu yanlış mı ? Kaç gerçek var arkasında? Kaçı yerli kaçı yersiz ?
Korkuyorum bir sonra ki notanın bozuk basılması olasılığından, korkuyorum her kazanışların ardından yitirmelerin gelmesi endişesinden. Ama mutluyum gözyaşlarının ardında paslanan gümüş nitratlardan.
Diyeceğim o ki korkmasak keşke... Örümceklerden.
2 yorum:
bir kedi miyav demiş, bir kız bunu beğenmiş :)
Birileri kediyi mi çağırdı :)
Yorum Gönder