31 Mayıs 2010 Pazartesi

İsrail'den Türkiye'ye İki Yüzlüler Dünyasını Sorguluyoruz

İnsanlık kendi tarihiyle yaşıt bir süredir kendini sorguluyor. İnsan nedir ? Ne düşünür? Ne yapar? Neden?...

Neden? Onca yaşam olasılığı mevcutken ölmeyi ve öldürmeyi seçer ?

İşte bugün tüm bu soruların çok dışında çok gerisinde kaldık.Çünkü insan öldürdükçe yaşam bulan bir varlık olduğunu düşünmeye başladı, bilim ona ölümsüzün umudunu sunarken, dinler ona her fırsatta ölüm sunmayı telkin etti.

İki yüzlülüğümüzü sorguluyoruz...

Sosyal paylaşım ağında bulunan hesabımı ve iletilerimi inceledim, elimin altında bulunan kısıtlı sayıda televizyon kanalını, yabancı yayınları da atlamadan takip ettim ve İsrail'in yardım konvoyuna saldırdığı vakitten bu yana yarım gözlerle savunmacı bir dinlemeyle olayların ayrıntılarını okudum. Avrupa ülkelerinin olaylara, günlerce süren fok katliamları haberlerine oranla sadece 1-2 dakika sürmeyen gündemler yarattıklarını gördüm. En çok "umut" adam Obama'nın konuşmasını bekliyordum. "Ölenler için üzüldüm." dedi kendileri. Bir politikacının yine politikalara sıkışmış sözlerini ve seçilmiş olan değil seçtiren kişi olduğunu gördüm farkettim. Onca eleştiriye rağmen başkanlığa oturmuş bu adam, söylendiği gibi bir "house nigger" ya da Türkçe manasında beyazlaşmış bir zenci. Yaşadıklarını unutmuş, korkak Amerikalı ahali elinde çürüyen neslini, unutmuş ve bugün o konuşmayı yaparak "dream"in can alıcı güzelliğini yok etmiştir.

Amerika sessiz, Avrupa sessizdir, Lidya pazarlarında kurulan binlerce yıllık lanet susturmuştur onları.

Türkiye ise tam da kendisi gibi kozmopolit bir yapı yansıttı, bakanlar çıkıyor büyük söylevlerle başlayan konuşmalarını, "gemiler sonuçta devlete ait değildir bir engellemenin olacağını biliyorduk ancak bu tabi abartılmıştır" diyerek insiyatifi olabildiğince üzerinden atma beklentisi içindedirler. İlk defa iktidar ve TSK aynı sözü edecek raddede işbirliği yapmışlar ve olayın İsrail kara sularında değil uluslararası sularda olduğunu bilmeyecek kadar cahillikle, sorumlulukları üzerinden atmaya çalışan demeçlerde bulunmuşlardır. Düne kadar İsmet İnönü'ye ki arka planında Atatürk asıl hedeftir, ileri geri konuşan ve eleştirilerin dozunda şaşan insanlar bugün onun Lozan'da gösterdiği diplomatik başarının zerre kadarını göstermekten aciz kalmışlardır. Bir kaç gün Cumhuriyet'e umut olmuş ancak adeta uykusundan yeni uyandırılmış gibi konuşan, cümlelerini başkası yazmışçasına hecelemekte zorlanan ve bunca insanın umutlarıyla oynayan muhalefet lideri Kılıçdaroğlu ise bir kaç dakika bilindik söylemleri tekrarlamış ve yerine geri dönmüştür.

Peki ya halk? Halkın kendisini gösteren sözde aktivistleri, bugün iki yerdeydi, İstanbul Taksim'de ve Sosyal Paylaşım Platformlarında (Twitter, Facebook..). Bekleneni yaptılar hem de hiç şaşırmadığım şeyleri tekrarladı bu insanlar. Caddedekiler, İsrail bayrakları açtı, dini sloganlar eşliğinde sakallarını burarak bağırdı, konsolosluklara saldırdı, öfkesini dindirmek için bayraklar yaktı bir gruptan beklenen tüm fevriliği Türkiye'ye özgü "taraftar taraflılık" içinde gösterdi. Diğer grup ise öncelikle profil fotoğraflarını değiştirdi acilen, Filistin bayraklarıyla yapılmış çeşitli görselleri taşıdılar sayfalarına ardından ise "kahrolsun" paylaşımlarında bulundular biraz sonrasında boykot listeleri geldi, her ihtiyaç anında ceplerinden çıkardıkları bir kaç ürünün markasını içinde barındıran muhtemelen kullandığı bilgisayarın dahi kanına girmiş olan küçük kardeşin fabrikasında çalıştığı bir kaç marka hemen paylaşımlara sunuldu çok geçmedi geçmiş hatıra geldi. Adolf Hitler'in sözü geldi akıllara "bir gün öldürdüğüm her yahudi için bana şükran duyacaksınız- ve bu söz paylaşımlarda zirveye ulaştı, ülkem insanı dökülmüş kanı, katledilmiş insanları, tüm dünya onu soykırımla sorgularken bir soykırımı destekler hale gelmişti. Kanım dondu... Siyah - beyaz ekranda kırmızı elbiseli küçük kızı aradım, fırınların birinde tekrar yanmış olmalıydı. Ve o tanıdık ifade belirdi ekranlarda, "SAVAŞ ÇIKSIN" bahanelerle destekleniyordu birde bu söylem, İsrail'in yanına kalmasından, yeniden Cihad'a varan sözlerdi bunlar. Yorumlarda ise Türkiye'de de nükleer var konusuna kadar gitmiştik. Oysa üzerinde yaşadığımız kutsal vatan toprağının önderi Mustafa Kemal Atatürk "zaruri olmadıkça savaş bir cinayettir" demişti.

Savaş bugün zaruri değildir, akıllı olan ve diplomaside cesur olan istekli bir devlet için diplomasi çok güçlü bir çıkış yoludur, üstelik bu medeniyet çevresi, olası bir savaş durumunda üstümüze çökmek üzere kurgulanmıştır ve bu ülke insanları kendi toprağının dışında savaşmaktan yorgun düşmüşlerdir. Oysa bizim şehitlerimizde var, artık televizyon kanallarında isimleri dahi okunmayan, 4 şehit, 10 şehit 20 yaralı olarak adlandırılıp bir kaç saniyeye sıkıştırılmış şehitlerimiz... Hiçbirisi için Taksim'de bir tane dahi eylem yapılmamış, yanan yürekler için başbakan kıpkırmızı olana kadar bağırmamış, yıllarca PKK'yı "özgürlükçü asiler" olarak tanımlayan Avrupa'ya van münüt denmemiştir. Onlar "Gökte yıldız, yerde arslan" olamamışlardır kimsenin gözünde, mehmetçiktirler ve ölmüşlerdir sadece hatırlara gelir annelerinin yüreğinde ve bir de istatistiki verilerde.

İki yüzlülüğümüzü sorguluyoruz ey istatistik-perverler... Son iki haftada 33 şehit bunun iki katınca yaralımız var, bahsi geçen örgütlerinin liderleri 31 Mayıs milat olmak üzere ülkeye kan kusturacaklarını söylüyor, diz çöktüreceğini söylüyor milletin vekili dağların avukatı. Hani yüzün nerede, hani boy gösterdiğin meydanlar, hani nerede intikam listelerin. Bak bana dediğimde bakacak yüzün var mı ki sözde dindar katliam meraklıları? Masum insanları katletmek, kızlarına salyalar akarak tecavüz etmek ama girdiğin her yerde de haklı olarak çıkmak, mağduru oynamak senin işin. Sen "güvercin korkaklığına" saldıransın, sen kapattığın dört duvar arasında ki insanları düşüncelerinle yok edemediklerini bağnaz ateşinle yok edensin, sen katilsin her yerde gördüğüm yüzüne tükürülesi bir katilsin. Sen kendini aktivist sanan gençlik, Facebook'ta at koşturmayı siyasi arena sanan cahil gençlik, düşünmeden üretmeden, üretmediğini paylaştım sanan gençlik onlar katilde sen nesin ?

İki yüzlülüğümüzden utanıyorum, bu kutsal toprakların sizlerin kanlarını beslemesini düşündükçe onu kendine esir eden sizlerden utanıyorum, kılını kıpırdatmadan yaşayanların düşünemeyenlerin tümünden zavallı ülkemin düştüğü aciz durumdan ve ondan nemalanan çok bilmiş dünya halklarından nefret ediyorum. Nefretim özgür bugün, ben değil.

İki yüzlülüğünüz sorgulanmıştır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Özür dilerim...