12 Temmuz 2010 Pazartesi

Sefere Çıkmayan Ordu

Diyalektiğini büyüsünü içinde taşımak kimi zaman sizi tanrısal bir gücün sahibi yapar ya da o hissi verir yahut sizi sadece kendinizden oluşan bir ordu olmaya sevk eder, savaşmaktan başka bir şey bilmeyen ve eninde sonunda hep yalnızlığa mahkum olan tarafsızı oynatır.

İçinizde hem iyinin hem de kötününü neferlerini taşımak, tespitlerinizde disosiyatif bozukluklardan kaleler yapmak sizi kimseye karşı ele vermez ama hep öldüğünüz günün yalnızlığını taşırsınız size ait olduğundan dahi şüphe ettiğiniz bedende. Sizin için gülecek bir çift dudak, size ağlayacak gözler, sarılacak birisi ve akşama da birşeyler yiyebileceğine dair bir sigorta arayışı... Tüm hayatımız bunun üzerinden geçerken bu ruh size bunların hiçbirisini garanti etmek derdinde olmayacak, size birşeyler sağlamanın beklenen olmadığını gösterecek. Beklenen yıllar sonrasını hedefleyecek yarını ya da bu akşamı değil.

Gecelerin, gündüzlerden gürültülü sürdüğü ve akılda bir parıltıdan fazlası yorgunluğu bıraktığı zihinsel olarak güç ve düşkün günlerdeyiz, aklımızdaki şeytanların sıcaktan kendilerini kaldırmaya hiç niyetleri yok, meleklerimiz ise her gelen güzel esinti gibi çabucak gitmeye meyilliler. Zaman hangisini seçeceğimizle değil hangisi olacağımızla ilgileniyor.

Hiç yorum yok: