4 Eylül 2010 Cumartesi

Düşleri Fırçalamak

Bir kaç can alıcı hayata dönüş operasyonunun ardından, deniyorum. Yalnızlığım benim en büyük mabedim. Sesler duyuyorum yalnızlığımın kesileceği duygusu çarpıyor kulaklarıma, endişeleniyor anında da unutuyorum.

Unutmalıyım, pişman olmamak adına ve yorulmadan var olmak adına. Yıllardır özlemini kurduğum şeyi yaşamama ramak kalmışken, tam da istediğim şeye çok yaklaşmışken bir hiç uğruna, iki üç kişilik düşman ordusuna ve üstüme terapileriyle gelmeye çalışan kişisel gelişimcilere aldanmadan ayakta durmalıyım. Durmazsam, yenilen sadece ben olmam, güvenim, kişiliğim ve başarılarım...

Hepsini baştan tamir etmem gerekir.

Sorunları tek çırpıda çözecek cevaplar vardır. Bunlar çoğu zaman elinizin altında olmaz. Yaşam size ders vermek için her ders almayışınızda sizi daha bir dibe sürükler. Hayat, gala geceniz değil sadece kamera karşısında oynadığınız bir oyundur ve film makaraları gerçekten sınırlı sayıda. Üstüne çekebilirsiniz evet, ama yıpranma payını da unutmamak gerek.

Bu anlamda sorunların çözülmesi için elinizde ne varsa kullanırsınız, sorunu yaratan kendinizseniz ders almayı öğrenirsiniz ve işi zamana bırakırsınız. Ders almayı öğrenmeyeceksen eğer, mahallenin delisinden daha az değer görürsün. Akıllı biri olup, deli davranmak saçmalıktır.

Gece yazan kedi, eskisi gibi yazmaya devam edecek. Uzun bir aradan sonra, siyasetin gündemin düşüncelerini de aktaracak. İroniktir ama insanın kafasında onca şey varken onları yazmak zor oluyor. Aynen kafanda hiçbirşey yokken yazmanın zor olduğu gibi.

Ama bir yerden başlamak lazım...

Hiç yorum yok: