30 Eylül 2010 Perşembe

Kurma Kolu

Buraların en yüksek yerine çıkamadık... Kaç zaman geçti o yazıyı yazmamın ve gerçekleri zihnime okumamın ardından bilmiyorum. Bir hesap makinem var hesaplamak için ama genelde ters çevirip harflere benzetiyorum sayıları. Oyun ve oyuncak işte, bitiyor elbet... Pili, süresi, zamanı...

Uyanıyorum geçen zamanın ardından, kar olmadan üşüyorum, zehir oluyor Ankara'nın kaynatılması tavsiye edilen suları, içmek güç ve zorunlu. Seneler geçiyor alışıyorum, kurbağa olmaya o garip suların arasında.

Kuruyorum, kuruyorum, kuruyorum... Hep o hayal var aklımda.... Hayal kuruyorum, zorluyorum... Kırılıyor kurma kolu aniden ortaya çıkmış bir zamanda.

Dünya..., ben..., hayal..., kırık kurma kolu...

Heyecan sarıyor dört bir yanımı, mümkün mü diyorum içten içe. Beklemediğim ama düşlediğim şey çıkıyor kutudan, eskisi gibi sapasağlam...

Aldığım en güzel gelecek...

Hiç yorum yok: