5 Ekim 2010 Salı

Hayâl Kadar Hayat

"Bir yudum çay, bir yudum sen, bir yudumken manzara,
durduğun yeter. korktuğun yeter."

Yapraklarını bir bahar gününden bir sonbahar gecesinin rüzgarına dek saklayan ağaç, uyumak için türlü yollar deneyip alarmın sesiyle zorla uyanmak zorunda kalan insan, batan güneş, kaybolan ay, biten gün... Hepinizden daha çok dayandım. Umudumun her zora girişinde ateşe verdim kendimi, cesaretsizliğin, kayboluşların benden uzak durması için. Bir gülüşün güzelliğine değişebileceğim dünyamı çizdim, yaşayabilmek için sebepler ürettim. Farkettim ki gözlerinin ardından, gidip geldiğim yolların, bindiğim otobüslerin, söylediğim sözlerin, kızgınlıkların ve çırpınışların içinde saçma sapan cümlelerden öte "bir gün" dediğim hayaller vardı.

Hayaller kovalıyordum kimsenin görmediğinden emin olduğum yerlere saklıyordum. Anahtarlarını da sana hediye ediyordum gizli yerlerin. Açtığın yerde en kıymetli şeyin yine sen olduğunu gör diye. Sadece reklamdı amacım, sana senin reklamını yapıp benden kalan son adedi verebilmekti hayalim.

Bir oyun ve bir oyun bozansın bir geceden bir başka geceye sürükleyen... Uyumasını bekledim ama, sanırım uyumuyor sevdan ben uyumadan.

Hiç yorum yok: