8 Ocak 2009 Perşembe

Bilim kuşe kağıtlara gömülürken....

21 Mayıs 2008

Unutulması en kolay tarihlerden birisi. Unutmayacaklar ise zaten bilime gönül vermenin delilik sayıldığı ülkemde sağ kalabilen,akıllı kalabilen ve dik durabilen bir kaç bilim insanı.
21 Mayıs'ta Tübitak yasası yürürlükten geçtiğinde gazetelerde Türban konuları yeni yeni açılmakta mitinglerden şehitlerden bahsedilmekteydi, yani gündemde bir tek savaş yoktu hala aynı şeyleri pişirip tartıştığımız zamanlardı yine ve ben o günün hatırasına saklamıştım bir gazetenin düzgün kesilememiş küpürünü. Sonu başlangıcı olacak diye iddialı konuştuğum haberdi kendileri bakalım öyle olmuş mu ?
Yasanın dedikleri oldu mu ? Evet hem de fazlasıyla. İki ay sonra Tübitak'a ait burs kaynakları devlet (!) denetiminde kontrol edilir olmuştu, ört bas etmenin yolu olarakta burslarda yüksek oran da artışla gözlendi. (Benzeri bir çabayı polise,askere göz kırpmak isteyen şirinlik abidesi Erbakan'da yapmamış mıydı ? ). Tam hop noluyo diyen bir kesim oluşacaktı ki yaprak dökümü değil, yaprak koparımı dönemi başladı ve Tübitak bünyesinde ki mazlum edebiyatı değil de bilim yapan onlarca insan ve yine onlarca yıllık emek kapının önüne koyuldu. Tanımadıkları bir özel şirket gibi olmuştu Tübitak onlar için artık... Bir firma.... Şirket belki de...


Atılmalar ve zoraki istifalar dergi bünyesinde yaşanmaya başlayınca, Tübitak'ın dışarıya açılan penceresinde halkın tedirginliği başladı daha bilim çocuk zamanından beri içli dışlı olduğumuz yazarlar, mektup yollayıpta cevap alabildiğimiz belki de tek insanlar birer birer künye'den düşer olmuşlardı. Dergi giderek bir çevirmenlik abidesine dönüştü önce, her yazının altında populer science ismi gözükmeye başladı farkedemedik belki de sonra baktık ki derginin en özgün kısmı sizden gelenler bölümü haline dönüşmüş. Ve bir gün "Her ayın 15'inde basılır." denilen ve üzerine 3 gün yolda geçirse 19u kesin elimde diye hesap yaptığınız dergi korkunç bir sahtelikle açıklama yapar, Bilim ve Teknik, Bilim Çocuk dergileri artık abonelik almayacaktır sebebi ise yollarda dergilerin başına gelenlermiş, 1999'dan beri abonesi olduğum dergi bir kez olsun harap ve bitap düşmüş gelmedi elime yahut gel
memezlik yapmadı. Rötar yaptı 1 ay sürdü belki de ama tatile gittiğimde apartmanın girişinde buldum dergilerimi 3 aydır orda dursalarda sağlam ve kendinden emindiler, poşetinden çıktıklarında "dik" durabiliyorlardı "düzgün" bir yüzey üzerinde. Asıl büyük hayal kırıklığına daha varmış bilemedim, dergimin geldiğine dair anons yankılandı ve ben koşarak indim yurt merdivenlerinden karşımda bir broşür vardı. İnternet alemi dedim sinema dergisi falan heralde belki de ucuz pizza veren bir yer açılışında katalog bastırmıştı.

Fakat o baktığım şey "Bilim ve Teknik" dergimdi ve bir IKEA kataloğundan da vasat durumdaydı. Kuşe kağıda basılı kapak ve ilk on sayfada artan Tayyipsel ve Gül'sel gülücük oranlarıyla dergi artık tanıtım broşürüydü. İstesem doğan burda rizzoli denen garip isimli kuruluş bana "hey girl" gibi bir dergiye dahi 50 yıllık abonelik verir yazık ki fakir kalmış dergimiz artık kapıya broşür teslimi yapmak istemiyor.

Zaten iyice fakirleşmiş künye de ne anlattığını toparlayamamış bir
yazıyla başlamış ve kısacadan bitmişti. Artık kurumdan koparılmak istenen bir dergiyle karşılaştığımı farkettim, yazık olmuştu açıkçası ve ülkemin çürümüşlüğünün artık yüzeye çıktığı bir zaman da "düz" bir yüzeyde yoktu zaten politika ve siyasallaşmanın "reklamı" haline gelip "yumuşamış" dergim için. Sanırım bana öğretilen son deney de bu oldu Bilim Teknik'in son sayısında... Artık dik durmuyor Bilim ve Teknik Dergisi (!)...

Hiç yorum yok: