29 Ocak 2009 Perşembe

Sorumluluğumu tamir ettim... Artık çalışıyor...


Bitti...

Yok yok melankolik bir yazı değil bu, yahut ima,sima anlatacakta değilim biraz imge,simge var desem de yalan olmaz ama. Bir dönem daha bitti manasında bitti. Biter bitmez koştum odama koşarken düşürdüklerime aldırmadım, arkama bile bakmadım anlayacağınız. Odam eski aşklar, hatıralar, anılar yığını olmuş baktım ki zihnimden saçılanlar kağıtlarda, kağıtlar ise dev kutularda yer bulmuş.

Attım hepsini bavula...

Mola verilir ya yollarda, durdum yolların her sevdiğim yerinde. Sarışın, alımlı tospaam,woswos'um ya da orjinal adıyla 56 model Beetle hiç yalnız bırakmadı beni. Yanlış zamanlarda yanlış ellerden alıp yanlış ellere verişimi hiç hatırlatmadı, belki de o da unutmuştu benim oldu Ankara - Tekirdağ arası her beyaz kesik çizgide. Karnımız acıktı bavullar anılar, aşklar, hatıralar dolmuş arka koltuğuma sığdıracak arkadaşlara yer kalmamış kim bilir belki bir gün olur diye attım bavulları da yer açtım geleceğimin yol arkadaşlarına.

Tekirdağ...

Yollar biter bitmez aralanan bu güzel şehirde güzel bir gezinti geceden arta kalan gündüze değer katmak istedim. Arabam yollarda her duruşunda arındı ağır yüklerinden, duygularından ,hatıralarından yorgundu o; ben yürüdüm.

Burnumda yalnızca denizdi kokusunu duyumsadığım, öylesine güzel öylesine derin övgüleri yapamam basbayağı yosun, anason bir kısım da falan-filan kokuyordu. Ama belki de algılarımız değişmişti yıllar yılı geçen günün yağmurunda ıslanmış tuzlarla aşınmış bu taşlarda yürümek mutluluktu. Uzun süreden sonra mutluluk ise ayrı bir mutluluktu. Bu şehirde güleceğim dostlar da vardı gün olup sarılıp ağlayacaklarım da, muhabbetlerin en güzelini yapacağım insanlar ise bir iki dakikalık mesafemde şimdi. Anladım ki ihtiyacım yok benim melankolilerin tümüne. Uzun zamandır aç olduğum geldi aklıma onca yük atmıştık yolda yorgundum. Hemen "Tuna Cumhuriyeti'nin" milli yemeği geldi aklıma koşup bir "sorumluluk simiti" aldım. Öyle ya yaptıklarımı başkalarının üstüne atamayacaktım artık, kendi hatalarımın hesabını her melankolik yazımda çıkarmayacaktım başkalarından, ağlayacaksam bilecektim ki kendi hesabıma doluyor gözyaşlarım duygu kasasına artık. Ve bencillik değil artık başlayan tamı tamına "sorumluluk" görüp görmediğim herkese tavsiye ettiğim sindirimi zor, gururu,onuru yüksek bir kavram.

Zaman hızlı geçerken ufak güneş pırıltıları arasından hava kararmadan bir minik yağmur başladı. Korkmadı kaçınmadı kimse yağmurdan. Sildi, süpürdü temizledi son kalıntıları yağmur. Şemsiye altındakiler, pervaza sığınanlar ise sorumsuz ,korkak ve yaşamdan zevk almasını bilmeyen kendi kendilerine kaldıkları her anı kendilerine eziyet eden üzüldüğüm insanlardı.

Şimdi o üzüldüklerim,
şarkılar söyleyecek, eşe dosta söylenecek ya da sadece söyletecek,
kimisi yazacak, defterlerin köşesine ,sıraların üstüne ,beyaz kağıtların en pürüssüz yerine
ve şüphesiz yine kopya kalplerinin tadında sorumluluğunu almış birisine benzeyecek tatları her yaptıklarının.

Ağlayan, sızlayan, inleyen, ölen, tatmadık acısı kalmayan, boğulan, göçen, yiten sizlersiniz...

Ben mutluyum... Söylesenize ne zaman suç oldu mutluluk ?

Hiç yorum yok: