14 Şubat 2009 Cumartesi

Mahpusluk Günlerimden Anılar

Beklediğimden çok daha çabuk gelişti herşey ve o 31 Aralık gecesi istediğim şeyler ilk defa gerçek oldu. Piyangoda en büyük para bana çıkmış ve çok daha önceden kafama yerleşmiş olan Atlantik ötesi hayallerimi düşünmeye başlamıştım. Bir sosyolog olarak mezun olup Amerika'ya gittiğim o yazı beklemek benim için uzun ama mutlu ve heyecanlı bir bekleyiş olmuştu.

Amerika bambaşka bir yer caddeler, sokaklar büyük büyük binalar ve inanır mısınız "yerde bir tane bile çöp yok". Hayat orada benim için rüya gibi geçmekteyken yaptığım başvurular kabul edilmiş ve bu uzun güzel tatilin sonunu Amerika'ya yerleşmek olarak uzatmıştım. Ancak ne kadar uzayacağı hakkında cidden bir fikrim yoktu. Herşey Cenifır ile tanışmamla birlikte başladı. Mükemmel bir kızdı ve bir anda geleceğe dair tüm planlarımızda bir arada yer aldığımızı gördük, bunu farkettiğimiz yıl Cenifır'la ufak bir düğünle evlendik. Cenifır, sağlığına çok önem veriyor ve sürekli aktivitelere katılıyordu, birkaç kötü adamın onu rahatsız ettiğini öğrenince bende solaryuma hiç ihtiyacım olmamasına rağmen Cenifır'la birlikte gitmeye karar verdim. Gün hızlı geçmiş ben kendimi aynada nasıl göreceğimi merak etmekle dört saat süren solaryum süremi tamamlamıştım. Cenifır, bir yardım toplantısına katılmalıydı ben de ona "arabayı sen al Cenifır ben eve metroyla dönerim" dedim. Az sonra okyanus mavisi arabamız köşeyi dönmüş ben de metroya doğru ilerledim. Aniden ileride biçimsiz kafası yetmezmiş gibi birde saçlarını tamamen kel yapmış bir adam gördüm, kendimi tutamadım ve hafiften güldüm. Adam yanıma geldi ve tehdit edercesine "niye gülüyorsun diye sordu". Miyop gözlerim farkedememiş olmalı ki adam gülerken beni farketmişti. Son günlerde Amerika'da da gelişen neo-nazist gruplardan birine ait olduğunu düşündüğüm bir simge vardı başında. Bir anda grup haline geldiler ve anlaşılmaz bir dilde bağırarak beni tartaklamaya başladılar. Sadece, anlamıyordum henüz onlara birşey dememişken bu hiddet niyeydi. Öğrendiğim bir kaç teknikle iki koca adamı metro girişindeki turnikelere doğru attım. Şiddet daha çok artmış kavga çok büyümüştü. Ancak biraz kontrolsüzce adamı ciddi bir şekilde yaraladığımı gördüm. Sadece filmlerde değil gerçekte de polis sadece olayı sonuna yetişti. Her yanım kan içinde nezarete tıkıldım, sorgular çok sert ve can yakıcıydı, sonradan öğrendim ki bu adamlar beni zenci sanmıştı, polislerde aynı görüşteydi kendimi anlatmakta çektiğim onca güçlüğe rağmen anlamadılar beni ve bilirsiniz Amerika'da zenci ya da yabancıysanız iki kere suçlusunuzdur. Eyalet savcısı hemen bir haftada davamı bitirdi o lanet olası juri ve bitmek bilmeyen ırkçı söylemleriyle yaşlı juri savcı gözümün önünden hiç çıkmadı ve beni Texas'taki zalim gardiyanların elindeki ABD tarihiyle yaşıt eski cezaevine yolladı. Soğuk duvarlar bitmek bilmeyen kodesler arası laf atmalar ve abazan zencinin, nazinin, latinin elinden kaçmanın binbir zorluğu içinde günlerim geçiyordu. Bir yandan gardiyanların işkence sevdası ve onca şeyin arasında uykuya dalmışken zalim gardiyanın kara copunu "tırrrrr" diye demirlere sürtmesi yaşamımın onlarca yılına kaydolmuş en acı sesler arasında yer etti. Yıllar geçti yaşlandım, Cenifır tüm mal varlığımla birlikte beni terk etti. Onca acı içinde biraz olsun uyumak istiyordum memleketten gelen "Şebnem Ferah" posterini odamın duvarına astım ve yan kodesteki zencilerin rapine aldırmadan uzunca bir ağıt yaktım.

Eyalet hapishanesinde volta atanda
Zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
Yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
Ellerin kırılsın bölge savcısı

Param olaydı iyi avukat tutaydım
Jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
Kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
Ellerin kırılsın bölge savcısı

Solaryum dönüşü naziler beni zenci sananda
Koşarak gelip ağzıma ağzıma vuranda
Olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
Ellerin kırılsın bölge savcısı

Şimdi texas mahpus damında namım söylenir
Bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
Sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
Ellerin kırılsın bölge savcısı.

Farkettim ki gözlerimden süzülen yaşlarla birlikte uyuya kalmışım, rüyamda geçmişten anılar üniversite yıllarım vardı, yurdumda zenginlik hayalleri kurarak geçirdiğim vakitlerden birisi birden bir ses "tırrrrr" yine oydu rüyamı bozmaya gelen kafası bozuk gardiyan o lanet copla rüyamı bozacaktı yine. "Tırrrrrrzzzzzzzz", ses biraz farklı geldi kulağıma sonraları biranda başımı kaldırdım korkuyla, kodes gardiyan hepsi gitmişti, finallere çalıştığım bir zamanda uyuya kalmıştım sadece ve beni uyandıran olmuştu telefonumun masa üzerinde titreşimi... Korkmuştum ancak mutluydum, uzaklarda kalan Cenifır'ı düşündüm bir an sonra vazgeçtim, çalışmama kaldığım yerden devam edecektim ki ondan da vazgeçtim ve uyumanın en iyi tercih olduğunu düşünerek eskisinden güzel gelen yatağımda uykuya daldım...

Hiç yorum yok: