14 Mayıs 2009 Perşembe

229 Mumluk Ağıt

Bu gece herşey bitse mesela sonsuz sona ulaşsam da unutsam tüm olanları ve seni. Söylemediysem, söylemeyi beceremediysem de sevdiğimi...

Gitsem yanından uzaklaşsam duyguların en yücesini yaşarken ben bir damlasından sana katamadan gitsem. Söyleyemediklerim içimde büyüse. Gürültüler... Lanet olasıca bastıramadığım yüksek sesli gürültüler. Kafamda bir ömür dolaşacak desem. Düzgün düşünemediğim anlarımda dahi senin için güzel günler düşlesem.

Kaybettiğim senin ardından göz yaşları döksem, varlığımdan fazlasını adamaya niyetlendiğim sen için ağız dolusu sözler söylesem acıma bastırdığım yara bandının altından. Gözlerim kırık dökük, ağzım kilitli, kokular eskisinden daha kötü geliyorsa burnuma.. Söyle nasıl vaz geçerim ki senden ? Olmayacak bir yolda yürümenin nesi güzel... Hangi adaletten söz etmeli bilinmez ama ben ilahi adalete inanmak zorundayım, kan tadı bu, gözyaşı tadı, benden,içimden kopan birşeylerin tadı, seni kaybedişlerin tadı bu kadar ağır olmalıydı evet daha fazlası hatta. Ben, beni kaybettim...

Arayacaklar, soracaklar, ne oldu nasıl bitti diye ve sahip oldukları açılmamış telefonların ardında ki merakları. Yapmasaydım keşke, değer vermeseydim bu denli hatta sevmezdim de belki ama yemin ederim hakettin sevgimin her zerresini. Sorma, sorgulama malzeme etme beni alaylarına, bilirim yapmazsın zaten... Benim ki etten kemikten bir dünyanın vahşetinden korkum. Sığınmak istediğim limana olan ağıtım. Canımın yanışı umurum da değil. Dedim ya sen senden büyüksün artık, dedim ya sen birsin ve teksin artık. Bir tanrıymışçasına güvendim sana... Kaybetmedim... Seni kaybettim sadece... Keşke gemilerle gidilebilecek en uzak ülkeye yerleşip yine gemilerle dönseydin.. Ben büyüseydim döndüğünde ve gerçek olsaydı hayal bıraktıkların ardından. Gerçek olsaydı ağladığım, değer verdiğim, özlediğim... Özlediğim...

Hiç yorum yok: