22 Şubat 2010 Pazartesi

Adaletin sızlayan ekseninde "Dumlupınar Denizaltısı"

- Vatan sağolsun!
" TCG Dumlupınar"


Amerika'nın müttefiklerine yardım amaçlı olarak yolladığı iki denizaltıdan birinin ismidir "Dumlupınar". İkinci Dünya savaşı sırasında yara almış tamir edildikten sonra da Türkiye'ye hediye edilmiştir. Çanakkale boğazında yapılacak bir Nato tatbikatı için İnönü denizaltısıyla birlikte görevlendirilir, İnonü denizaltısı hızla ilerleyip boğazı geçmiş Dumlupınar ise sabit hızını sürdürmüştür. Ancak boğazın en keskin dönemecinde Naboland isimli İsveç gemisi, Türk denizaltısını göremez ve zamanında müdahil olarak geri dönemez. Büyük bir çarpışma sonucu denizaltı yara alır ve hızla batmaya başlar o sırada üstte bulunan iki denizci kendisini uzun bir yüzme sonucunda kurtarır ve bir tekne sayesinde kurtulurlar. İki denizci ise Naboland'ın geri dönmek için çabaladığı sırada gemiye ait pervanelere kapılarak ölürler. Artık gemide 22'si manevra dairesinde, 60'ı bitişik dairelerde olmak üzere 82 kişi kalır.


Denizaltı batar batmaz, "battı şamandırası" yüzeye çıkar 4 Nisan günü tüm gazeteler olaydan bahsetmeye başlar geminin şamandırasına bağlı olan telefon vasıtasıyla ilk görüşme yapılır.

-Alo aşağıdan, alo dumlu ben üsteğmen Suat Tezcan, beni duyan var mı orda?
-Komutanım ben Selami Astsubay, duyuyorum sizi
-Selami kaç kişisiniz, nerdesiniz?
-Manevra dairesindeyiz komutanım, 22 kişiyiz benimle beraber
-Diğer dairelerle bir irtibatınız var mı?
-Yarım saate kadar kıç batarya dairesiyle konuşurduk ama şimdi onlarında sesi çıkmıyor komutanım
-Tamam Selami sakin ol, hemen arkadaşlarına emrimi ilet, konuşmasınlar, şarkı söylemesinler, sigara içmesinler.
-Başüstüne komutanım, komutanım manometremiz 267 kadem gösteriyor doğru mu?
-(Üsteğmen Suat yutkunur ve der ki) Tamam selami sizi kurtarıcaz
-Selami astsubay bu ilginç soruyu tekrarlar, komutanım manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?

Denizciler durumun ne kadar kötü olduğunu işte burada anlayabilirler. Yaklaşık 90 metre aşağısını ifade eden bu birim, dönemin teknolojisine ve Çanakkale'nin tarihin başından beri nice gemiler yutan akıntısının "imkansız" olduğunu söylemesidir. Bir süre sonra yüzeyde bedeni patlamış kan içinde bir askerin cansız bedeni bulunur. Bölmelerden birisini açarak kendini bırakmış kurtulacağını ümit etmiştir. Ancak yüksek basınca dayanamayarak ciğerleri parçalanmıştır. Kurtarma çalışmaları ümitsizlikle devam eder, giden dalgıçlar daha bir kaç metrede nefessiz kalıyor, vurgun yiyor ya da kırampa uğruyorlardır. Akıntının artması gemilerin kurtarma bölgesinde sabit duramıyor olması sebebiyle son bir konuşma yapılmak istenir. Konuşmanın şu bölümü TRT'den tüm ulusa yayınlanır.

-Alo Selami ben Üsteğmen Suat
-Emredin komutanım
-Selami, arkadaşlarına söyle, konuşabilirler, şarkı söyleyebilirler, sigara içebilirler.

Selami Astsubay bu emrin ne demek olduğunu çok net anlamıştı, 22 denizciyle beraber tek bir yürekten Dumlupınar'dan duyuldu,

-Vatan saolsun.

Bu Dumlupınar ile olan son görüşmeydi çünkü sabit tutma çalışmaları sırasında kopan bir halat eşliğinde Dumlupınar ile olan tek bağlantıyı yani "battı şamandırası"nı da koparmıştır. Artık ne yerini belirlemek ne de denizaltıda kalanları kurtarmak mümkün olur. 81 denizci bugün hala Çelik Mezarlarında bu sözün anlamında yatmakta, batığın 50. yılında Savaş Karakaş önderliğinde gemi bulunur kamerayla çekilir ancak şehitlere saygısızlık etmemek amacıyla içeri girilmez. Son görevi yerine getirmek amacıyla üzerine "vatan size minnettardır" yazılı bir plaket ve ölenlerin yakınlarının onlara bıraktığı küçük bir sandık içinde mektuplar bırakılır.



Türkiye bugün "Vatan sağolsun" sözünün manasını tartışmaya açarken internette ciddi anlamda dağınık olan bu tarihi belgeyi toparlamak için çabaladım. Birçok yanlış eksik şişirilmiş notlardan arındırarak sunduğum tarihi bir olaydır. Konu hakkında bugüne yönelik siyasi bir eleştiriye yönelmek istesede yazım benliğim, bunu yapmayacağım çünkü bu tarihi olayın okuyucuların özünde düşünülerek yorumlanması gerektiğine olan bir inancım var. Umarım vatanın toprağında, havasında ve denizinde görev yapmış bu insanlara duyulması gereken saygı bir şekilde hatırlara gelir.


1 yorum:

basmaperde dedi ki...

Vatan dediğin şey, uğruna ölmeyi gerektirdiğinde gözü kapalı giden bu adamlara üzülmüyorum bi yandan ben... Uğruna ölebilecek kadar inanadıkları bir şeye sahip oldukları için, ve bi taraftan da dünyanın, o vatanlarının ne hale geldiğini görmeden ölmüş olduklarına sızılı da olsa bi sevinç bile duyuyorum desem, anlar mısınız?