3 Şubat 2010 Çarşamba

Rüyaların Götüremedikleri

"Vakit varken tomurcukları topla, zaman halen akıp gidiyor, ve bugün doğan bu çiçek yarın ölüyor olabilir." -Death Poets Society

Gece birbir omzumdan geçirirken korkularını, benim derdim sadece sıfatlar, zarflar gerçekleşmiş yahut gerçekleşememiş fiiller. Aklımda onlarcası varken durup düşünmek yerine onları yazmanın, ürkütücü tıkırtılardan ve umursamaz "faredir fare"lerden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Tüm bunları düşünebiliyorum.

Gece henüz derine inmenin ve milyonlarca yıldır sürdürdüğü uzun uzadıya bu sürecin faturasını elbette bana kesmeyecek ancak hayatın benden kopardığı onlarcasını hatırlatarak can acıtmasıda kim vurduya giden benden arda kalan bir acı an olacak. Her 24 saatte bir kere...

Her 24 saatte bir kere zaman, Heisenberg'in belirsizliğine daha çok hak verdi, neler olabileceğinin ardında bana nasıl başa çıkmam gerektiğini düşündürttü. Ve düşünmelerimin ardında çoğu çıkmaz sokağın aslında belediyelerin o kadarda umrunda olmadığını gösterdi. Ardına bakmadan yürürsün, bir çalı istersin çöl ortasında, görebilirsin... Sonrasında bir ağaç görmek isteyeceksin, belki de ardından bir otoyol belirsin dileyeceksin düştüğün bu serap nöbetlerinden seni topluma sürükleyecek bir otostopa yelken açacaksın, yelken açmak kelimesini lügatında tanımayan çöl topraklarında. Bir daha çöl dileyeceksin yalnızlık tekrar efendin olduğunda da bir çalı görmek...

1 yorum:

cemser dedi ki...

özellikle çöl bölümü çok hoşuma gittiğini belirtmekten geçemicem.. eline sağlık 'gece yazan kedi'..