21 Nisan 2010 Çarşamba

Köprüden Önce Son Çıkış

“İktidar bozar, mutlak iktidar mutlak bozar”
Lord Acton

Anayasa değişikliği yargının, yürütme içine girmesin sağlayacak ve yargı bağımsızlığını engelleyecektir. Bugüne ait bir köşe yazısından cümle, yargı zaten ne kadar özgürdü ki ? Adalet bakanlığına giden yol dikkate alındığında adaletin alt kadrolarından zehirliği iğnenin çoktan adalete batırıldığını görmek olası. Ancak bugün adalete karşı direnişin sebebini bilmek istediğimizde biraz daha öncelere hükümetin Akp'de ancak cumhurbaşkanlığının Ahmet Necdet Sezer'de olduğu dönemi aklınıza getirin. Yani fethedilen kalelerin son cengaverlerinin öldürüldüğü sistem.

Bugünlerde, Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sistemi önerisi konuşuluyor hararetli bir biçimde. Ancak bu durumların incelendiğinde bunu Erdoğan'ın bir lütfu, vazgeçtiği yetkiler gibi karşılayan insanlar var. Yani önünü görmekten aciz, dönenleri anlamak istemeyen yahut kendi dümeninin peşinde olanlar. Şimdi açıkça sunalım :

Recep Tayyip Erdoğan, değil cumhuriyet dönemi Osmanlı padişahlarının sahip olduğu yetkilerden bile fazlasına sahiptir. Fatih Sultan Mehmet'in İtalya seferine çıkışı, Yavuz Sultan Selim'in Hindistan seferleri ve hatta Kanuni Sultan Süleyman gibi kanun yapan bir adamın dahi kendi kanunlarının varlığı sebebiyle hareket alanının daralmışlığı mevcuttur. Oysa Erdoğan'ın sözünü bir kişi dahi fire vermeden kafa salla - el kaldır gibi emirlerini dinleyen ki annesinin, babasının sözünü bu kadar dinlemediğine eminiz bu adamların oluşturduğu bir meclisi var. Bu gösteriyor ki yürütme yetkisi zaten kendisindedir. Cumhurbaşkanlığı yine partinin bir üyesi tarafından doldurulan bir kişinin elinde yani elinizde neler var yasama-yürütme... Kim kaldı ? Yargı...

İşte size daha önce bildiğiniz planlardan bir demet, anayasa değişikliği ile yargının ele geçirileceği bugün bariz belirgindir. HSYK ve mahkemeler özgürlüğünü tümden yitirmektedir. Daha önce YÖK'te ve hatta TÜBİTAK'ta dahi yapılanın benzeri yapılacaktır. Ancak bir problem var. Peki ne zaman Temmuz'da... Çünkü AKP tüzüğü, 3 defadan fazla genel başkanlık yapmaya engel teşkil ediyor, bu durumda karşımızda beklediğimiz cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ancak görülen odur ki Abdullah Gül daha önce kullanılan 5+5 ya da 5+7 gibi uzatma süreçlerini kullanarak cumhurbaşkanlığını sürdürmek isteyecek. Gül'e yakın gazete yazarları da bundan söz ediyorlar. Bu sorunu aşmanın tek yolu ise cumhurbaşkanlığı makamını kaldırmaktır. Yani başkanlık sistemi... Boşta kalan partisiz, yetkisiz Tayyip Erdoğan'ın yine saltanıtını makamında sürdürmek adına geliştireceği yeni yöntemdir.

Türkiye'nin kanını AKP ile değiştirme isteği hükümetin daha doğrusu davos fatihi 1.Tayyip'in vazgeçmeyeceği bir dilektir, bu tümüyle danışıklı dövüş eşliğinde yürüyen durumun bitmeye Türkiye'nin ise basit gerçekleri anlamaya şu an için niyeti yok. Türkiye'de önce yumurta atıldı, ardından taş atıldı, şimdilerde yumruklar savruluyor gelecekte durumun ve tüm bu birikmiş gerginliğin nereye doğru gideceğini bilmek ise görünüş odur ki bu çaba içinde imkansızdır.

Hiç yorum yok: