Sarı bir ışığın söndüğünü gördüm sokağın en dibinde bulunan içinde ki yaşama dair en ufak bir fikir dahi yürütemediğim bir mimari katliamı binada. Gözümden yavaşça uzaklaşan hayalinin eşliğinde yanımda olmana aldırış etmemeye çalıştım. Hislerini dahi hissedemiyordum, yapabildiğimin en iyi şeylerden birinin bu olduğunu iddia ettiğim uzun,yorgun,yorucu zamanların içinde. Konuşmaya başlamış olduğunu farkettiğim an garip bir vakitti. Hatırlamıyorum, hatta hatırladıkça buğulanıyor gerçekler ya da bir kaç damla kalmış hatıranın buharıdır gözlerimi örten...

Saklan denildiği sırada en gizemli kuytuları buldum ben hep, buldum sanmıştım oysa kaybetmiştim, kaybettiğim bir oyunun peşinden koştum. Gizlendim...koştum...gizlendim...koştum.Senden kaçarken sana tutulmak istedim,yakalanmak kaybetmek, belki kollarında yenilişimi sana hediye etmeyi dilemiştim.
Bilmiyorum sonrasını, döndüğümde yoktun basitçe. Baktığımda göremedim, hatta seslendiğimde bir işaret almak mümkün olmadı, verebileceğim onca sözün gömülü olduğu yer o seslerimin gündüz doğuşuna karıştığı düş kırıklıklarını bıraktığım yerdir bu yüzden.
Sustun... Kararlı bir bakış attın yolun ilerisine. Benim zamanım yavaşladı, yavaşladı ve durdu. Açılan ilk kapıdan çıktım. Bir başka durağın mor tabelasının sokağın diğer başında ki pahalı bir restoranın ışığından yansıyan yegane aydınlanmış parçası altında ki yerime oturdum yorgunca.Kemiklerim sızlamasını sürdürüyordu kalbimin ritmi eşliğinde. Sakin bir müzik çalıyordu gecenin gürleyen sesinin içinden.
Otobüs gürültüler çıkararak uzaklaştı, yolda kızıl bir karanlık vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder