21 Kasım 2008 Cuma

Bilerek ya da bilmeden yağmurlara...

Yürüdü...

Ve Durdu...

Uçsuz bucaksız sonsuzluğa karşı mavi gökyüzüne baktı gözlerinin mavisinden. Sararmış yorgun geçmişini buldu uçları kirik saçlarında.Onlar uzadıkça ömrü tarihini yazardı, saçlarına. Uzadıkça onlar, ömrü kısalırdı, daralırdı zamanlar ve yetişmezdi zaman güzel aşklar yaşama zamanlarına.

Aradığını bulamayacağını bilerek ya da salt öyle düşünerek ona ait olmayan aşklarda, ona ait olmayan tenlerde, ona ait olmayan ses tonlarında tüketti saçlarını...

Olmadı...

Gülümseyen yüzüyle hapsetti kendi çaresini yine kendi içine. Ağladığını fark edemezdi, yağmur altında kalmış yanaklarından, yaşlar süzülürken. Bir kedi uzaklarda bir arabanın üstüne zıpladığında anlayamamıştı ya arabadan aniden yükselen sesin anlamını, onu da anlamamıştı birçoğu ve o da anlamamıştı birçoğunu…

Yaşlar yağmur, hüzünler umut, kötülükler traji-komikti ve o bir buğulu camdan gülümsüyordu dışarıdaki fırtınayı izlerken içindekine aldırmayarak. Gizli saklılarda aşktan korkan aşka aşık fısıldadı onun duymaması için çabalayarak “Sevmiyorsan yaşamıyorsun ki, sevmiyorsan duymuyorsun ki, ağlaman bile ağlamak değil duyguların sadece aklında değil ki...”Saçmalanan duyulara, duygularını kapattı.

Gözlerini kapattı bir damla dahi yaş düşmedi yaslar ardından...

Başını kaldırdı göz kapaklarına hızlı bir yağmur çarptı, aniden kapanan gözler bir daha inatla açıldı...

Biraz hissetti teninde güveni. Sonra tekrar yürüdü...

Hiç yorum yok: