16 Kasım 2008 Pazar

Sözde politik Sosyal Genç


Yazılarımın çoğularında ideolojinin ve bunların şekillendirdiği topluluklardan söz etmişsem de gayet büyük bir kalabalığı atladığımı farkettim daha doğrusu arkadaşım tarafından farkettirildim.

Öncesinde köhnelik ve yobazlık kelimelerinin her geçtiği yerde '1000 yıllık geçmişi var bu yapının' derdim ancak bu tahminlerin ötesinde yaşı Türk tarihiyle birlikte sunulacak bir olgudan söz edeceğim. Yönetim geleneklerimize yönelik eleştirilerde de daha öncesinde belirttiğim gibi merkezci ve partizan bir inancımız var yönetim konusunda. Bu açıdan da Machavelli'nin 'yönetme erdemi'ne değindiği çağlardan kopamadığımızı görebiliyoruz. Seçimlerin televizyon başında bir Eurovision heyecanı benzerinde takip edilmediğini söyleyebilir misiniz ? Ya da nüfus sayımlarındaki gibi bir heyecan mı kaplıyor içinizi seçime giderken. Bir de bunu deneyelim hiç denemedik diyenlerden misiniz ? Apolitizme hoşgeldiniz.

Türk insanı tanışmak ister, tanıştığında karşında boş bir adam yok imajı vermek ister. Peki okumaktan hoşlanmayan yahut bildiği şeyler sağdan soldan duyduklarıyla sınırlı olan insan ne yapar ki ? İşte bu da bizim ikinci tanımımız 'sözde politik'. Türkiye'nin yaşamında belli olguları çok sık yaşar olduk ama bunun en keskin ve Türkiye gerçeğine uyumlu hale gelmiş şekli sağ-sol çatışmasıdır. Sağ ve sol birbirlerinden hemen hemen kesin çizgilerle ayrılabilmişlerdir bunda her ne kadar holigan gibi parti tutmak deyimini kullanmak için can atıyor olsam da sol kesimin ayrılıklarının bilgisel sınırlarda olduğunu kendi içinde bile paramparça oluşundan anlamak mümkün. Yöneticilerin ya da devlerin yaşamına ilişkin çok şeyden bahsettim çok şeyde biliniyor diye düşünüyorum. Dönemimizin sosyal olayı ise AKP. Her ne kadar 'Türk siyasi yaşamında ideoloji' serimi tamamlayamamış olsam da belirtmeliyim ki AKP birçok yönden Türkiye'de talihsiz binlerce kayıp verdirmiştir. Ancak bir yönden de bizim gençliğimizi aktivist yapmıştır hem de nasıl. Siyasi kimiğin tek belirgin olduğu ortam ise ebenizi daha bulabileceğiniz facebookta en fazla “idda ediyorum ki” başlıklarıyla yaşam ve kimlik bulabiliyor. Bir siyasi oluşuma “Join Group” ile katılabilir kolaylıkla X adlı zattan nefret eden bir çok insanla tanışabilirsiniz. Meclisimizin yaptığı kalitesiz siyasetlere nazaran üzülerek söylenmeli ki facebookta yazarak iyi bir aktivist olabilir. Demir Kıratın dizginlerini eline alan birisi sayılabilirsiniz.

Dışarıda ise bizi bekleyen şeyler çok daha karmaşık ve komik. Birisi çıkıp sağ ve sol Amerika'nın oyunudur kanmayalım diyecektir. Onlara şunu hatırlatın 'sağ - sol elele tam bağımsız Türkiye 8. Filo defol' pankartlarına ateş açan sağ gruplar. Türkler hala doğaüstü olaylardan hoşlanan ve hafif gizem ve uç noktayı seven bir yapıya sahip. Sanırım bu konuda Freud açıklaması id'i yoğun toplumuma çözüm olacaktır. Radikal dinci bir grubun sakin bir ildeki olağan çay muhabbetleri sırasında şu tip bir muhabbet geçti.

- Geçen bu gominizlerin toplantılarına katıldım sırf onları deneyim istedim. İçlerinden uzun saçlı sakallı biri çıktı aranızda dedi bakire olan var mı dedi. Hemen bir iki kız ayağa kalktı. Saçlı sakallı baya kızdı siz bizim davamıza hakaret mi ediosunuz çabuk halledin bu meseleyi dedi.

Türk siyasi yaşamında rastlanan bu olaylar komik olmasının yanı sıra hayal gücümüzün de genişliğinin güzel bir göstergesi. Amerika'da seçimlere gitmemek politika dışı kalmak değil seçimlerde temsil edilmediğini düşünerek protesto etmektir. Türkiye'de ise buna yönelik bir taraf var. Bugün sağa sola baktığınızda 2 kişiden biri AKP'ye oy vermiş olmalı 'Allah Allah bizim kontesi kim öptü' tarzı diyaloglar oluşuyorsa zihninizde dün AKP'ye oy verip bunların hepsi dış mihraklar bunlar, mahfetti ülkeyi, Atatürk olsa şimdi başımızda gibi klişelerle yaşamına devam eden canım Türk apolitiğidir.

Televizyon karşısında küfür etmekten bu seviyeye gelen yapımız artık kendi politik kimliğimizin önünde engel koymaya çalışan sağcıyım solcuyum dersen düşmansın sen denilen. Bilinçten okumaktan hatta çoğu zaman karşıdakini dahi dinlemekten aciz olan kısmın savunusudur. Denir ki bilinç önce insanın başını karşındakine karşı eğmesi dur bakalım ne diyecek demesine bağlıdır. Bu durumda da aciz olan sizler gibi sosyal olma çabasında ki bilinçsiz gençliktir. Süleyman Demirel'in tahtına oturmaya adaysınız kabul ancak onun halk karşısında ki ikna edici konumundan dahi uzaksınız. Sanırım bunun da ismi yüzeysellik. Keza herşeyi iyi bilen bir insan olmayacağı gibi biliyoruz ki herşeyi bilmeyen insanlar da değilsiniz.
Taha Akyol sayesinde bir kısmı aydınlanmış bir yapı var 'Ama hangi Atatürk' kitabında. Bir bakıyoruz en berbat eleştirilerin sahibi her sözünü desibeli iki karış yukarıya adım atmış sesiyle 'ne mutlu Türküm diyene' olarak bitiriyor sözlerini. İyide Kemalizm öyle herkesin olabileceği kadar salak bir ideoloji değil ki.

Yurdum 'sözde politik' gençliği bi susun ya.

Hiç yorum yok: