16 Kasım 2008 Pazar

Günümüz Türk Siyasi Yapısında İdeoloji -3-



Youtube'un kapatılıdğı günlerden birinde öğrenmiştim, sanırım o sıralar aday sayısı henüz ikiye inmemişti. Takip eden günlerde de sürekli bir şekilde tüm yabancı sitelerde bunun tartışması yapılıyordu. Aradan geçen zaman bir çok değişim geçirdi bunları Türk basını da hızlı ve biraz geç izlemeye başladı. Ancak olanları hepimiz biliyoruz. Barack Obama, Amerika başkanlık koltuğuna oturdu.






Snoopy izlediğim dönemler politik kimlik kazandığım en azından politikayı tanıdığım dönemlere rastlar. Oradaki inceden Amerikan tarihi oluşturma çabalarını sezebiliyordum. Yine George Washington, Abraham Lincoln veya John F. Kennedy gibi liderlerin isimlerinin önemini ve ABD tarihindeki saygı duyulacak tarihlerini biliyorum. Amerika'nın şimdilerde yıkıldığı söylenen,daha doğrusu öyle olması ümit edilen yapısını inşa eden temel liderler bunlar. Peki Barack Obama o büyük kayadan oyma büstlerde yerini ne kadar alabilecek ?






'I have a Dream' denilmesinin üzerinden çok uzun yıllar geçmedi, yine bir Martin Luther çıkmış ve Avrupa'da isminin heyecanı geçmemişken Amerika'da bu sözü söylemişti. Birisi Avrupa'yı dogmadan bağnazlıktan kurtarmıştı diğeri ise Amerikan halkının iç çekişmesinde fikirsel öncülük yaratmıştı. Barack Obama başkanlığıyla birlikte bir rüya gerçek oldu. Farkındayım Amerika'da halk bir anda birbirlerine çiçek veren bir toplum yapısına gelmediler elbette. Bunu da bana hatırlatan yine bir arkadaşım oldu. Obama başkan oldu peki şimdi bir zenciye kızını verecek misin ?. Evet sanırım Amerika'da işler böyle yürümüyor kızlar yine istedikleriyle evleniyor ve aileler liberal yapının gelenekleriyle çokta fazla ses çıkarmıyorlar. Zamanla oluşacakları bilmiyorum ama tahminlerde bulunabilirim.




Türkiye ABD'de bir siyah başbakanı çok fazla yadırgamadı. Hatta Türkiye aleyhi konuşmuş olsa dahi yine de kısmen anlaşılır bir yakınlık hissetti. Bugün bir çok siyaset bilimci söylemlerin içinde bariz "sosyalist" ibareler olduğunu söylüyor ve ABD'nin ekonomik krizin ardından kapitalizmi tam anlamıyla tamamlayarak sosyalizme geçmiş tek ve başarılı devlet olacağını söylüyorlar. Bu uçuk siyaset bilimcileri kutluyorum ve ne kadar bilim adamı da olsalar sosyal açıdan olaylara bakamadıklarını düşünüyorum. Neredeyse kurulduğu günden beri liberal ve kapitalist politikalarda büyümüş bir nesli. Şimdi hiç alışık olmadığı bir düzene bağlamak ve böyle böyle olunca bu olur demek sanırım yapılabilecek en büyük yanlış olur. Alternatif tarihi severim bu alanda Türkiye'de her ne kadar çok az sayıda eser verilmiş olsa da Turgut Özakman'ın "1999 Atatürk Yeniden Samsunda" kitabı bence aralarında en iyisi. Tayyibin sosyalizmi getirebileceği kadar uçuk düşünceler üzerinden gitmesem de Sovyet Sosyalist Amerika teması renkli bir yazın dizisi yaratacaktır. Olaya Türkiye yönünden baktığımızda ideolojinin kökenlerinin okyanus ötesi Amerika kıtasında yapan bir sağ görüş çizgisinin orak ve çekiç ile kurt figürünü nasıl birleştirecekleri merak konusu. "Başbuğ Lenin" gibi sözleri duymak içinse sanırım hazır değilim.


Kurgu bir yana Türkiye Obama'ya çok şaşırmadı kabul edelim. Amerika ise daha adaylığa yükseldiği an şaşkınlıklarını ciddi bir şekilde belli ettiler. Peki Amerika ve Türkiye bu kadar abi-kardeş baba-evlat, amerika-küçük amerika düzenindeyken nedir bu farklılık.... Dış mihraklar mı ? Daha fazla gülmek yok...




19. yüzyıl değil ama 20. yüzyıl ciddi anlamda etnik savaşların dönemi olmuştur. Bunlardan biriside Amerikan iç savaşı. Toplum gayette belli olabilen fiziksel hatlar vasıtasıyla tami bir kampa bölünmüş. İnsanlar silahlı eylemleri normal karşılar hale gelmiş. Okullara alınmayan siyahlar, Avrupa gibi kirli tarihimiz yok diyen sözde bir Amerikan rüyası. Şimdi günümüzde etnik ayrışmaları ve demokrasiyi kendi kafasıyla yorumlayan Amerika, İrlanda gibi bazı ülkeleri rahat Akdeniz milletlerinin başına musallat olan fikirleri ve ayrışmaya yönelik tavırları desteklemeye başladı. Kendi kritik örneğinden yola çıkarak sanıyor ki İtalya ya da Türkiye'de de en az Amerikan iç savaşı gibi bir etnik ayrım mevcut. Sokaklar kan gölü her gün çatışma silahlı eylemler vs...vs... Sen yapmışsın Coni'ye Uyar mı Ali'ye Veli'ye, tanımı her ne kadar ciddi içerikten uzakta olsa manayı tam karşılıyor. Türkiye'de dönemin gazetelerini incelediğimde hiçbir şaşkınlık belirtisi görmedim etnik köken farkı olan bir başbakan ya da Cumhurbaşkanı seçildiğinde. Bunun adı hoşgörü değil Türkiye'de bir hoşgörü kültürü olduğuna çok fazla inanmıyorum, bunun ismi sadece rahatlık ve umursamazlık. Ekrana yansıyanları gördünüz insanlar oy atarken nasıl heyecanlılar. Türkiye'de geçerken uğradım tarzı bir gelenk seçime gitmek. Beş senede bir ülkeyi biraz olsun bize bırakıyorlar...Sözde...




İşte yine bu rahatlık ve rahvet ortamında gündem Türkiye'si bir süre Obama'nın başkanlığına sevinen köylülerle ilgilendi. CHP'de giderek daha ikinci plana atılan Kemal Kılıçdaroğlu yeni belgeler ve iddialarla ortaya çıkıyor olsada dürüst politikacıdan canı sıkılan halk ve partisinin üst kadrosundan gelen baskı bu adamı da yıldıracak yıldırmak üzere. "Mustafa" filmine dair konuşmayı bile istemiyorum keza sırf anlatılan yalan sahnelerle yeni bir film dahi yapılır, yoksa iki tane mi yapılır?. Ergenekon soruşturmasının asıl önemli zamanları gelmedi, bir nevi Menderes davasına benzer bir hal aldı. Kasıtlı olup olmadığını bilmesem de sessiz sedasız Hüseyin Üzmez'i salan yargımızın bu insanları da sessiz sedasız içeri atacağına eminim. Günümüz yargısı "insan"ları içeri sokan, "Üzmez"leri topluma katan bir yapıya kavuştu artık gözümüz aydın.




Eleştirel yazmak istemiyorum belki de bir çok yerinde defalarca oynama yapacağım yazımda çünkü bu serinin biraz tarafsız bakan bir yapıda olmasını istiyorum. Ancak kendi içinde dahi eleştiri gören bir hükümet bir halk ve bir oyun içinde yaşarken sanırım bunları söylemek sorun olmaz. Tek emelim çok aşırı değerli başbakanımdan yazıma bir yorum almak...Evet evet...Sevsinler beni...

Hiç yorum yok: