19 Aralık 2008 Cuma

Buraların en yüksek yeri...

Yeniden konuşalım, daha önce konuşmadık ama yeniden konuşmak gibi geliyor seninle konuşmak. Belki gözlerinin içine bakamam ama karmaşamı paylaşabilirim seninle. Hayatın duraklarından vardığım yerde bulduklarımı paylaşabilirim ve sonra da seni nasıl tanıdığımı anlatırım. Ama gözlerine bakamam...
Gel buranın en yüksek,en soğuk yerine çıkalım. Sarı ışıklar... Beyaz ışıklar yer yer gölgeler ama yine sarı ışıklar... Ve sen konuşsan, nereden çıktığı belli olmayan bir konu hakkında bir çok şey söylesen bana. Ben aralarından acaba bana mı ithafen söyledi diye güzel sözler ayıklasam sözlerinden. olmayacak işleri oldursak ta bıraksam şu karanlığımı üzerimden artık. Kış geldi,soğuklar geldi karanlıklar üstüme çıkıyor belki ama ben hiç üşümüyorum seninle. Çünkü sende üşüyorsun, herkesin aynı durumda olduğu yerde kelimelerin o durumu ifade etmesine gerek yok. Hissedeceğiz belki ama asla gerçekten üşümüş olmayacağız.

Konuşmaya devam et, nereden geldiğini bilmediğimiz bir konuda konuşalım. Kimin seni buraya getirdiğini konuşalım. Ve sen bana, beni nasıl bulduğunu anlat.

Sustu...

Neden,nasıl, ne yaptım ben derken aniden ağzımdan fırlayıverdi sözcükler, ben değildim sanki bunu söyleyen...
"Kurtar beni bütün renklerden..."

Gitti... Yalnız olmaktan mutsuz değildim üzülmedim gittiği için,bir kayıp değildi sanki ama dünyalar kaybetmiş kadar da kötüydü yüreğim. Bir his vardı içimde peydahlanan. Üşüyordum...

Koşarak indim tepelerden aşağı, gözlerimde ya da zihnimde hiçbirşey yoktu sarı ışıklar büyüdü gözlerimde içeri girdim ve kapattım kapıyı üstüme.

Hiç yorum yok: