6 Aralık 2008 Cumartesi

Eskiden buralar hep ince esprilermiş...Şimdi şimdi bu "şeylere" güler olduk...















"Biz de artık iyi şeyler yapabiliyoruz."

Kesinlikle bu tip klişe cümlelerle başlayamam yazıya. Çünkü hem klişelerden rahatsızım hem de "biz" mantığında kendimizi ötekileştirmekten hoşlanmıyorum. Uzun uzadıya mütalasını yapmanın da hadisesi yok kabul edelim göze kulağa duygulara hitap eden şey gerçekti ve ben bu gün bu iyi filmi izledim...

AROG

Sözün ilk başlaması gereken yer sanırım Cem Yılmaz'ın bu sefer gerçekten riskli bir iş yapmış olmasıydı. Espiri seviyesi ve ince nükteler dikkate alındığında filmin istediği bir anlamda kültürel birikim ve ince espiri anlayışı. Bu bakımdan hedef kitlesi çok çok dar keza siz bu filmi Starbucks'tan çıkıp koltuğa oturmuş bir anlayışla izlerseniz, "bööğk ne kadar kötü olmuş TikiCan" diye bir tepki verirsiniz ki, sanırım kimsenin gülmediği yerlerde 2-3 kişilik gülmekten yerlere yatan güruhu elbet görmüşsünüzdür. Evet, işte onlar o geniş kalabalıklara oranla iyi-kötü birşeyler bilen insanlar.

Film öncesi elbette her filmde gerek gişe olsun gerekte seyirci ilgisi olsun sürekli bir "Recep İvedik" karşılaştırması yapıldı hatta şahidiz ki "Mustafa" filmi dahi bu karşılaştırmaya kurban gitmiştir. AROG bu bakımdan birde güldürü öğeleri üzerinden tartışıldı ve Cem Yılmaz, "İstesem handycam ile de çekerdim ama ben özen göstermek istedim" dedi. İddalı ve benim canımı sıkan bir laftı. Açıkçası ne sanıyor ki kendini gibi önyargılı cümleler kurdum. Daha filmin girişinden itibaren de farkedildi aslında kalite, HD,VCD,VHS karşılaştırması değil bu ama iyi kötü film izlemiş bir adam görüntüyle etkileme işini bilir; bu anlamda gerçekten iyi bir iş yapmış olduğunu benim gözlerim onaylıyor. Ayrıca her ne kadar Jurassic Park'a defalarca gönderme yapılmış olsa dahi Dinozorlar ya da öteki canlılar pixel karmaşası içinde gerçekten çok uzak bilgisayarı nereye koymuşlar acaba denilen yapıda değildi bu anlamda can sıkabilmesi olası detaylara takılıp konuyu kaçırmadık. "Türk komedisi bel altına çalışıyor" zihniyetinin son örneği oldu sanırım bu film buradan da sonradan çekilmiş hababam sınıfı filmlerine, pek tabii ki sanki ilki tutmuş gibi devamı çekilen "Maskeli Beşler" serilerine ve elbette kabalığın güldürdüğü "Recep İvedik"'e kadar hepsine de gayette bitirici olmuş bir filmdir benim gönlümce. Küfürden kopalım elitist bir hayata yelken açalım diyen bir insan değilim sayısı önemli değil ama seviyesizleştirici ve "başka türlü popüler olmuyor" denilen türünü sevmiyorum. Filmde bunun kanıtı sadece tek bir söz kullanılmış olmasıydı gayette hoş bir yerdi.

Birçok komedi filminde yaşadığım korkuyu da yaşadım aslında, "evet espirileri sıra sıra dizdiler son dakikalarda yaklaştı seyircide genelde güldü pat bir sonuca bağlanacak işler" deyip senaryo eleştirisine girdim. Suçlu değilim çünkü bize bu göstrilip bu öğretildi. Ancak hangi izleyenin içinden "ya benimsin ya toprağın" sözünün bir milyon yıl önce olduğu tespit edilen bir mağarada bulunmuş olmasını istemedi. Medeniyette bizim de payımız var diyebilmenin gururunu 2-3 dakika da olsa bir film bize yaşatmadı mı?. Bence duygulanan ama komedi filminde ağlanır mı diyerek "heheh süper film yaa" diyen de var...Olmalı....

Olmasaydı da böyle olsaydı daha mı iyi olurdu ne dediğim bir yanı olmadı açıkçası herşey gayet yerli yerindeydi bana göre ve Türk Sinemasında bir mihenk taşı olabilecek ince espiri devriminin muhtemel öncüsüne de eleştiri yapmayı öznel çalışan aklım istemedi.Bu dalda film yapan bir Yılmaz Erdoğan bilirdim bir de Cem Yılmaz var kötü eleştiri deki beceriksizliğim biraz bundan sanırım. Ancak sanırım film bittikten sonra da güldürücüliği devam ediyordu keza en az filmde ki espiri sahnelerinde olduğu gibi bir kahkaha atmama sebebiyet veren olay bir seyircinin kızgın bir şekilde "1 milyon yıl önce dinozor yoktu ki bikere" demiş olması ve yanındakinin de "bende oraya takıldım evet evet" demesiydi. Zaman makinesi, GORA'lılar, uzaylılar tür tür canlılar bunlar hep var zaten...Evet...

Hiç yorum yok: