4 Aralık 2008 Perşembe

Durakta....

Oyuncakçılarda aramaktan yorulunca bildiğim yöntemlerle bilmediğim zamanlara gidebilmek için yürüdüm otobüs durağına. Hafif kalabalıklar arasından sıyrılınca oturma fırsatı buldum belki bir gün gelecek olan otobüse özlemle. Çok iyi hatırlıyorum hemde gayet net. Kırmızı bir kulaklık beyaz bir kablo dışarıya doğru gelen hafif bir ses. Hiçbirşey olmadı, hatta zaman bile olduğu gibi durdu. Yavaşça başını çevirdi baktı, tam gözlerimin içine hiç şahidi olmadığım bir bakıştı bu tahminimce ona özeldi. Uzun süre ne kadar bilmiyorum gerçekten uzun süre gözleri gözlerimi, gözlerim gözlerini seyretti, sonra usulca toplumun "ol" dediği odaklara çektik kendimizi. Müzik sesi durdu, şarkının değişmediğini biliyordum, beni dinliyordu benden ses çıkmasada. Ya da uzaktan gelen tren sesinden hoşnuttu ve kapattı... Aklımdan o kadar düşünce geçerken benim sesim benim bedenimden benden habersiz yankılandı...

- Biraz konuşalım mı ?
- Evet, lütfen dedi kırmızılı kız siyah fularından tamamen kaldırdığı başından onaylayarak. Belli ki yol esir etmişti onu da yahut mutluluk sonrası acılarındaydı. Düşünmeden evet dedi. İsmini merak etmediğimi söyledim ona, bunu düzgün bir şekilde ifade ettiğime yemin edebilirim. O da hayır istediğimiz bu değil zaten sadece konuşalım diyerek cevap verdi. Gözlerim, gözlerinde rahat gezinemiyordu artık...
-Yol yapıştı üzerime her hüzün her mutsuzluğun ardından. Artık yaşamın saat ya da dakika olarak akması gelmiyor gözüme, bak dedim siyah asfalt üzerine beyaz çizgiler... İşte benim dakikalarım saniyelerim onlar. Görmesem de geçiyor görmesem de ilerliyor vakit.

Hiçbirşey demedi, yahut kendi zihinimin algısında duyamadım sesini. Çok sonra duyulur hale geldi.
-Herkes gibi değil biraz buruk çoğu kırgınsın sebebini biliyorum sakın anlatma, hayat bu yollardan ibaret, gözlerim bilincinde ki sen çok farklı senlerin esirisin.

Susma sırası bana gelmişti belki de. Uzun süre sustum cevap vermek versem de gözlerine cevap vermek isterdim. Yapmaktan korkuyordum, bakışlarım onun gözlerini yaralar diye korktum. Bir otobüs durağı iki insan.

-Ne kadar da soğuyor havalar kış gelince. Ne kadar kötü gönlümüz evvelden buzlar içinde biz hiç üşümüyoruz...
-Ne kadar korkunç yalnızlık, ne kadar acı verici mutlu edici.

Gözlerinin içine baktım, sustu o da baktı. Kim ne kadar birbirimize yaklaştırdı bilmem, kokusu geliyordu burnuma sadece, ufak meyvelerden birisiydi adını hatırlamadığım ama hafif bahar vardı. Biraz canı sıkkın bir bahar kokusu... Bize ait olmayan hatta sonuna kadar bizden uzak olan bir otobüs gürültüler saçarak yanaştı bir sonraki durağa. Ve sustuk... O müziğine geri döndü, ben düşüncelerime. Bir vardı bir yok oldu....

Hiç yorum yok: