14 Eylül 2008 Pazar

Tesadüfen doğduk.Mecburen yaşıyoruz...


Dur dur dur...

Geldiğin yerlere benzeme burası nerden geldiğini bilmiyorsan bile bilnçsizlikten bile kötüdür burası.

Hiç içine aldı mı ki bu dünya seni içine.

Tahmin etsene aynı yıl içinde uzaklardan geldiğin arkadaşlarından kaçı satacak seni kaçı öldürecek kaçı senden medet umacak veya yaralayıp bir sokak köşesinde bırakacak.

Bir düşünsene kuracağın hayalleri, en genç zamanlarında izlediğin hayallerin sadece o kutuda kaldığını anladığında ve bir gün bu hayallerinin suya bile düşecek gerçeklikte olmadığını anladığında ne kadar kırılacak o galbin.

Dizlerin kanadığında bir damla akacak yaşın, gözlerini hissetmeyeceksin ilk canlı varlığın uykuya dalmasıyla bir daha uyanmayacak olduğu gerçeğini tattığında.

Dur dur dur...

Gelmek için erken dönmek içinse çok geç...

İyi bakalım büyü. İlk öldürücem kendimi dediğin anda gülüşmeleri duyarsın uzaklardan ve hayır, orda bir hata yaptın kötü de olsa seviyorsun yaşamı.

Mucburen, meeecbuuren mecburiyetten de olsa ömrün tadacak en güzel duyguların ardından gelecek yegane büyük acıları. Acılar büyütecek varlığını ama sen küçük kalmaya özlemle hiç büyümemiş olmayı dilerken bulacaksın kendini bembeyaz saçlar içinde.

Gel sende gel...Dur dedim dinlemedin ya... Zor da olsa tesadüfen varlığını adadığın hayatta mutluluğa erişeceğin günleri bulmak adına inadına yaşam deyip mecburiyetten yaşayacaksın...Bir yandan da alışacaksın yaşamaya herşey çok gerçekçi olmasa da...

Hiç yorum yok: